MAİL: Oyuncueposta@gmail.com - FACEBOOK: 724 Oyuncu - TWİTTER: Yokuz anam. Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.

19 Nisan 2012 Perşembe

MASS EFFECT 3 İNCELEME





Yazan: Deniz Hoyman

Geç olsun güç olmasın. Mass Effect 3’ü iki tur döndükten sonra, benim de söyleyeceklerim var.


"Ya Epic olacaklardı, ya Epic Fail..."


İlk adım olarak iyi bir haberle başlamak istiyorum; Bioware yakın zamanda yaz aylarında ücretsiz olarak çıkacak ve oyunun sonunu derleyip toparlamayı vaadeden bir DLC haberini verdi. Bioware’a inanalım, Bioware’a güvenelim diyelim, ne olacak görelim ruh halindeyim açıkçası. Ama “madem bu haltı yiyecektiniz...” diye sitem etmeden de duramıyorum.


Nedenine gelince;

Açıkçası oyuna ilk tepkim “Gözünü seveyim Bioware” oldu. Zira Mass Effect 3’ün çok iyi becerdiği bir şey varsa o da atmosfer. İlk adımdan sonuna kadar, oyundaki atmosfer size gerçekten de başa çıkması imkansız bir düşman ile savaştığınızı, adım adım geri itildiğinizi ve sürekli kaybettiğinizi çok iyi gösteriyor. Gerek Shepard’ın hareketlerinde olsun, gerek oyundaki ufak detaylarda (Citadel’deki konuşmalar, ekip arkadaşlarınızın gemi içinde birbirleriyle konuşmaları, hatta Ashley ve Tali’yi kör kütük sarhoş yakalamanız gibi) gerçekten de bu savaşın hiç de iyi gitmediğini her anınızda görüyorsunuz. Atmosfer gerçekten de son derece başarılı kurulmuş. Hatta atmosfere kapılıp oyunu aceleye getirmek gibi bir risk çok büyük oranda mevcut, aman diyim.

"Atmosfer, hikaye falan taaş taaşş!!"


Karakterlerin nasıl çizildiğine gelince, bir kez daha Bioware’ın kendisinden beklenen işi yaptığını görüyoruz; her bir karakterin, gerek ilk oyunun başından beri gördüğümüz geçmişleri, gerek o zamandan bu yana sahnelenişleriyle tutarlı ve güzel bir biçimde oyuna yansıtıldığını izliyoruz. Rayından çıkan, ‘Yahu yapmaz bunu’ diyebileceğiniz bir karakter yok. Yeni karakterler de aynı şekilde. Sadece oyunu oynayarak James Vega’nın havada kaldığını düşünenler olabilir, onlara oyunun öncesinde geçen hikayelerin yer aldığı roman ve çizgi romanları okumalarını tavsiye ederim. Bir ikisi haricinde hem gayet kaliteliler, hem de pek çok açığı kapatıp soruyu cevaplıyorlar (misal James Vega ve Kai Leng nereden çıktı?).

Genel olarak, oyunda dikkatimi çeken yan bana çok kısa gelmesi oldu. Evet, bir hayli malzeme var, ve evet, görev sıkıntısı çekmiyoruz. Ama ne bileyim, Mass Effect 2’nin her köşesinden görev akan, her clusterda bir şeyler yaptığımız yapısından, orijinal Mass Effect’in bol bol yan görevinden sonra gerçekten hafif kalıyor. Evet, ana görevleri olsun yan görevleri olsun Mass Effect 2’dekilerden genel olarak daha uzunlar, ama yine de az. Eksik. İyi niyetli düşünürsek “Savaş ciddi, zaman baskısı hissini vermek için kısa tuttular” kötü niyetli düşünürsek “EA DLC satıp para kazanmak için yaptı” denebilir (ve maalesef ikincisi akla çok daha yatkın geliyor), ama her iki neden de oyunun “Ne ara bitti lan?” hissi yarattığı gerçeğini değiştirmiyor.



"Geçen oyunda yüzdeki yaralar için özel makina aldık biliyon dimi cankuşum?"


Kısacası, muhteşem atmosferine, harika karakterizasyonuna rağmen, eksikleri hiç de az olmayan bir oyun olmuş Mass Effect 3. Ve bu eksikler hiç de görmezden gelinebilecek gibi değil. Aksine, insanın gerçekten ağzının tadını kaçıran cinsten eksikler.

Seni kınıyorum ve sana laflar hazırladım Bioware...

Oyun hakkında net olarak söyleyebileceğim bir şey varsa, EA ve Bioware’in bu oyun konusunda bir araba kuyruklu yalan söyledikleridir. Bu yalanların birincisi, ve şahsi görüşümce en ciddisi, multiplayerın oyunda görülebilecek en iyi sonu elde etmemiz için zorunlu olmayacağıdır.
Baştan haberiniz olsun gençler, yok öyle bir şey.

War Assetler toplandığında, en iyi playthrough ile bile (ki şahsi performansım gerek ilk iki oyundan getirdiklerim gerekse diğer yaptıklarım düşünülürse hiç de hafif siklet değil bence) maksimum ulaşabileceğiniz değer 8000 civarında. Ben bu değeri topladıktan sonra, gerçekten iyi bir son göreceğimi düşünmüştüm.
Yalanmış.

Zira sonradan öğrendim ki, gerçek iyi son, yani Shepard’ın yaşadığına dair bir umut ışığı görmemiz için, 5000+ War Asset gerekiyormuş. Buna ulaşmak için de, topladığımız War Asset’leri ikiye bölen lanet Galactic Readiness Rating’i yükseltmek gerekiyor. Bunu nasıl mı yapıyoruz? İki şekilde: Ya multiplayer oynayacağız, ya da benim gibi oyunun hikayesinden hoşlanan ve multiplayer’da “n00b” diye bağrınmayı adamlık sayan zibidilerle muhatap olmak istemeyenler için iPhone uygulaması ya da çıktıkça daha fazla DLC alıp EA’ya daha fazla para bayılıyoruz.

Bir başka yalan da önceden verdiğimiz kararların son oyunu geniş bir şekilde etkileyeceği, hele bir de son oyunu bir sonrakine bağlamak gibi bir zorunluluk hiç varolmadığı için, birbirinden muazzam farklı bol bol dallanıp budaklanma göreceğimizdi.
Şaka gibi değil mi?


"Saveleri boşa sakladın Komendır"

Oyunda hiçbir dallanıp budaklanma yok. İsterseniz elli farklı tarzda, elli farklı sonuçla yapılmış getirilmiş karakterleriniz olsun, sonunda görüp görebileceğiniz, "tüh, geçen oyunda öldürmüşsün, yerine bunu koyalım bari” diyebileceğiniz bir kaç placeholder karakter, bir iki mesaj ve kısa diyalog (seçimleriniz ve önceden yaptıklarınızın en geniş ve etkileyici sonucu, Conrad Verner. Gerisini siz düşünün artık.) ve oyunun sonu konusunda verilen o onlarca vaat, üç beş satır diyalog ve aynı sinematiğin üç farklı renkli versiyonuyla kalıyor. Bu kadar açık.


"O kadar Wisely seçememişim, 3 oyun 3 DLC bitirip, 3 değil sadece 2 renk seçeneği görebildim"


Açıkçası sonu sıçıp batırmaları, Donnel Udina denen solucan bozmasını Councilor olarak görmek kadar koymadı. Gerçekten yazık. Oyunun tekrar oynama şevkini ciddi biçimde kırdığını söylemekte sanırım haksız olmam. Bu günlerde Mass Effect 1’i tekrar oynamaya başlamış olmama rağmen, Mass Effect 3’e yeni DLC’ler gelene kadar dokunmayı düşünmüyorum.

Bioware’dan çıkan haberlere göre, bu tatsız tuzsuzluğun temelinde, oyunun orijinal bitiş hikayesinin çöpe gitmesinin yattığı gibi bir his içimde oluşmadı değil. Duydunuz mu bilmiyorum, ama serinin yazarlarından şu anda adını aramaya üşendiğim biri, başlangıçta Reaperlar ile Dark Energy bağlantısına ilişkin bir son düşünüldüğü, bunun da 2’de Haestrom görevinde Tali’nin bulduğu bilgilerin açılımı olacağını, ama sonra bilmediğim bir sebeple bu sondan vazgeçildiğini yakın zamanda açıkladı. Açıkçası sonundaki fanların Star Child olarak adlandırdığı hologram veletin okuduğu (ve ne komiktir ki biraz becerikliysek daha yarım saat önce boşa çıkarmış olmamız gereken) teranenin saçmalığı (“Sentetikler her zaman organikleri öldürür biz de onları koruyoruz.” “Dayıoğlu camdan bir dışarı bak he ya? Aha şunlar Geth, şunlar da Quarian gemileri. Evet beraber savaşıyorlar. Evet senin itlerine karşı. N’ooldu?”) bu hikayenin gerçekten de orijinal olarak planlanan olmadığı ve bir nedenle (aklımdaki neden E ile başlıyor, A ile bitiyor. Bilin bakalım kim?) buna dönüldüğü hissini kuvvetlendiriyor. Bu dönüşün neden yapıldığından emin değilim, ama akıl eden müdür kimse kendisinin bir an önce kovulmasının tüm oyunsever camianın akıl sağlığı için en hayırlısı olacağı kanaatindeyim.

"Bioware'im, cicişim, EA ile yatağa girilir mi kuzucugim? "


Öte yandan, oyunun kısalığı, hikayesinin baştan savmalığı ve DLC’ler ile ilgili saçma politika, Bioware konusunda bir gerçeği de acı biçimde güçlendiriyor. Bu gerçek, Dragon Age 2 ile aklımızda oluşmaya başlayan ve bu oyunla bir kez daha yüzeye çıkan bir şey: BioWare’da bir şeyler çok yanlış gidiyor. Firma en değerli bu iki serisine, nedense “Bitse de gitsek” diye bakıyor gibi görünüyor. Old Republic’in aldığı eleştirileri de düşünülürse (ki bu oyunun, bütün o şişirilmesine ve Star Wars hastalarının ilgisine rağmen mevcut çocukluk hastalıklarını ne kadar aşabileceği müphem) Bioware sanki dükkanı kapatmaya hazırlanıyor gibi.

"Endoktrinizasyon teorisi!"

Umarım gerçek bu değildir. Umarım haksız çıkarım. Ama ister sebep bu olsun, ister başka bir şey, Bioware ve EA’nın, (hayır, neticede bu adamlar şirket ve karlarıyla ilgilenmek durumundalar, o yüzden “fanlara ihanet” gibi ergen gamer terimleri kullanmayacağım) çok yanlış kararlar aldıkları ve kendilerine büyük zarar verdikleri bir gerçek.

Umarım bu hatadan çabuk dönerler, ve gelecekteki işlerinde eski detay, ilgi ve beceriyi tekrar görürüz.

Hiç yorum yok: