MAİL: Oyuncueposta@gmail.com - FACEBOOK: 724 Oyuncu - TWİTTER: Yokuz anam. Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.

28 Şubat 2012 Salı

MASS EFFECT 3 YENİ TRAİLER

EA çek elini ayağını artık ya.  Götüme döndürdün işleri. Sanki Alien 8 monako.

BOONDOCK SAINTS : THE GAME

İlki iyi bi filmdi. Devam filmleri çöptü. Şimdi oyunu yapılıyormuş. PC , X360 ve muhtemelen PS3 için geliştirilen oyunun türü co-op shooter. Filme sadık kalacaklarmış. E3 te daha geniş tanıtımı yapılacakmış. Boktan bir TPS daha mı geliyor? Beklemedeyiz.

27 Şubat 2012 Pazartesi

WASTELAND 2 HAYAL Mİ GERÇEK Mİ ?

Brian Fargo: Efsanevi firma İnterplay'in kurucusu ve eski yöneticisi. (İnterplay:By Gamers for Gamers!!) Bard's Tale, Wasteland, Fallout 1 ve 2 nin yaratıcısı. Post-Apocalyptic dendi mi, attığını vuran adam.

Wasteland:1988 yapımı post-apocalyptic RPG. Kimilerine göre en başarılı batı ürünü RPG. (Batı, yani Japon işleri hariç.)

Fargo'nun 20 senedir bir hayali varmış, Wasteland 2 'yi yapmak. Kendisinden dinleyelim.

"Wasteland Fallout'un babasıdır. Zamanında yaptığımız oyunun isminin Fallout olma sebebi, Wasteland 2 'nin isim haklarının elimizde olmamasıydı. Hayranların beni yıllardır Wland 2  için dürtmesi sonucu, "bir ihtimal var mı?" diye düşünmeye başladım.

Fakat Fargo'nun önüne ummadığı engeller çıkmış.

"Fallout'un yaratıcısı, Wasteland'ın tasarımcısı, ve para basmış Fallout 3'ün mimarı, oyunumuza bir dağıtımcı bulamadık. Hiçkimse bir Party-Based RPG'ye yanaşmıyordu çünkü Bioware'in onbinlerce dolarlık projeleriyle yarışamayacağımızı düşündüler. Bir yandan onlara dert anlaşmakla uğraşıyorduk, bir yandan oyuncular bizi yeni oyun için her gün daha fazla dürtüklüyorlardı, bir yandan da yaptığımız tasarımlara, oyun mekaniklerine , her gün daha fazla ısınıyorduk."

"Oyun yukarıdan görünümlü olacak, bu bizi her olası durum için, günlerce grafik tasarlama eziyetinden kurtarıyor. İlk oyunun mekanikleri de, bizi deneme yanılma derdinden kurtaracak. Kodlamaya başlamadan yapmamız gereken tek önemli iş, mekanlar, item'lar ve NPC'leri yaratmak. Grafiklerin yaratacağı olası atmosfer eksiğini de, yerli yerinde müzikler ve seslerle kapatmak istiyorum."

Tabi bu projenin bir geliştirme maliyeti olacak. Fargo bunu yaklaşık 1 milyon $ olarak heaplamış. Parayı bulma hayali ise Kickstarter. Kickstarter, Amerikan vatandaşlarının internette projelerini yayınlayarak, ortak buldukları bir site. Önümüzdeki ay proje ortak aramaya başlayacak, o zaman göreceğiz işte gerçekleşecek mi, elde mi patlayacak?

23 Şubat 2012 Perşembe

MASS EFFECT 3 E İLK GÜN DLC GELİYOR

Electronic Arts, senin neden bir kere de "yok, o kadarına da tenezzül etmiyelim abi" dediğini görmüyorum lan? Starcraft 2 yi 60$ lık tek oyun olacakken, 180$ a alınabilecek 3 oyuna çevirdin ses etmedik. Lan senin işin gücün götlük icad etmek mi? Nedir lan ikinci gün oyuna ek karakter ve senaryo DLC si geliyo demek. Hayvan herif sen bitmiş oyunun içinden malzeme çıkarıp10$ a nası satarsın lan! Bak olum kurcaladığın oyun Quake 8 diil, oyundan kırptığın Prothean party member da kırmızı railgun değil. Anladın? Bir de zorla Origin mi ne boksa kullamaya mahkum ettiğin oyununda NPC ile karşilaşıcaz, o diycek bize hikayeyi açmak istiyosan git DLC satın al. Almazsan sümüğünü çeke çeke bak suratıma. Sen rahat ol üstad. Onun da ilacını yaparlar. Torrent'e yükledikleri oyuna öyle bi crack koyarlar ki, senin protheana, "Shephard Abi, rapid'den mi, megaupload'dan mı, torrent'ten mi açalım?" diye sordururlar. Sen de onlara hırsız dersin. Çok kötü küfür yemek istiyosun bu aralar.

22 Şubat 2012 Çarşamba

İNCELEME : SYNDİCATE

Öncelikle şunu söyleyerek başlayayım, eski Syndicate'ı oynamadım. Yani bu incelemede oyuna, “Hiç mi kutsala saygınız yok lan Allahsızlar” modunda yanaşmıyorum. Madde madde yanaşayım dedim, bütün yollar senaryo maddesine geldiğimde birbirine düğümlendi. Şöyle kabaca anlatmaya çalışayım, aslında single-multi olarak iki oyun var. Adamlar oyunu Multi oynansın diye yapmış. Multi can, Multi zevkli, arkadaşlarla güzel zaman geçirtir. Single, zaman kaybı.

OYUNUN TÜRÜ NE?
Hiç lafı uzatmıyorum, bildiğiniz FPS bu. Her ne kadar türlü stealth-espionage safsataları, RPG öğesi zırvaları, puzzle çözmece geyikleri dönsede, oyun benim gözümde katıksız FPS'dir. MW tarzı siper almalı FPS değil ama. Quake tarzı düşmanın etrafında dönmeli, vurulmamak için zıplamalı falan FPS. Siz anladınız. Düşman siper alıyo ama bir tek onu yapıyo zaten. Bir de sayıca çok olduklarında sağdan soldan etrafımızı sarıyolar. Şimdi oyundaki bioçipimiz sayesinde stratejik bir şekilde oynayabildiğimizi falan söyleyenler olacaktır. Yapmayın arkadaşlar. Evet çipimizle düşmanın beynine girip kendi kafasına kurşun sıktırabiliyoruz. El bombasını elinde patlatıyoruz, Ya da geçici bir süre kendi tarafımıza çekiyoruz falan ama ben zaten oralardan iki kurşun sıktım geçtim abi. Gereksiz geldi. Ha Level-up RPG öğesi falan derseniz direk dalarım.



AKSİYON DOZU, TEMPO
Pek iyi değil. Zorluk düzeyi normal zorluk seviyesinde oynarsak yerli yerinde.Yeri geliyor nefes nefese koşturup, son enerjimizle şarjör değiştirecek bir siper arıyoruz. Ama oyunda birçok bölüm ölmeden geçiliyor. Hedefe kitlenen mermi atan tüfek var diyim size.
Şahsen bölümler esnasında sıkıldığım zamanlar oldu. Hemde bayağı sık. Bunun sebebini şöyle açıklamaya çalışayım. Hani oyunlarda görev esnasında objectiveimizi tamamlayınca sürpriz gelişmeler olur ve yenisi açılır ya. Syndicate de bu, “Yandaki kapıyı açtım kanka ordan git yirmi tane düşman öldür.” ya da “Aha kapı kitlendi üstüme elli düşman yağacak şimdi.” den öteye pek gitmiyor. Ha oyun shooter olarak nasıl derseniz, piyasa standartlarını tutturmuş diyim size. Silahlar, ateş etme bilmemne düzgün yani pek bi sıkıntı yok. Bir iki de teknolojik fikir, aksiyonun üzerine sos olmuş.

GÖRSELLİK, SES MÜZİK
Bir iki Hollywood ünlüsü seslendirmeye gelmiş, sesler müzikler genelde iyi, pek rahatsız edici detay dikkat çekmiyor. Grafikler de öyle. Düşman animasyonları, yani ölmeleri, mermi yemeleri bilmemne Call of Duty kalitesinde değil. Işıklandırmalar dikkat çekiyor ama harbiden çekiyor yani. Görselliği oynanabilirlikten önde tutmuşlar. Gölgeden ateş eden düşmanı göremeden öldürdüğümüz oluyor. Ya da bir köşeyi dönüp kör edici mavi spotların altında kalıyoruz, kapı duvar pencere birbirine karışıyo bazen..

SENARYO, ATMOSFER
Senaryo şahsen sevdiğim bir konsept. Yakın gelecek. Şirket savaşları. Bilgi çalma, sabotaj vs ile şirketlere hizmet eden ajanlar. Ajanların daha iyi olması için implantlarla kendini modifiye etmesi falan. Fena halde Shadowrun konsepti. Kötü mü, bence çok iyi. Çok umut vadediyor. Ama olmamış işte. Bizimkiler yine bilimkurguyu donuk, boş mekanlarda bilgisayarlardan kolumuza kıçımıza başımıza data yükleme diye götünden anlamış.

Şimdi şöyle bi duruma dikkatinizi çekicem. Piyasada iki tür oyun olmaya başladı. Birincisi karakterleri, dünyayı, etten kemikten, yaşayan varlıklar haline getiren, karakterimizle bağ kurduğumuz, başına birşey geldiğinde üzüldüğümüz/keyif aldığımız oyunlar. GTA'lar, Mass Effect'ler böyle mesela. Neden bu oyunlarda böyle hissediyoruz, bol ara demo var, bol sinematik ekran var. Karakterlerin geçmişleri, duyguları, sebepleri var. Bu birinci tür. İkinci tür de bize bi ansiklopedi dolusu bilgiyi, tarihi coğrafyayı, en ince detaylara kadar dayayan, ama zorlamadan meraklısı okur, siz okumasanızda bilmesenizde oyun akar rahat olun diyen oyunlar. Skyrim ve Deus-ex böyleydi. Syndicate de böyle. Yalnız..

Oyuncularda bünyeler, seçimlere, farklı sonlara, seçimlerimizle değişen hikayelere fena alıştı. Bu yüzden Syndicate'de “abi ben kimim, neden bu dallamaların her dediğini yapıyorum, bu yanımdaki lavuk ölse en ufak skmde olurmu, banane abi ba-na-ne”duygusundan bir türlü çıkamadım.


MULTİPLAYER
Hah burda biraz can geliyo işte. Bütün senaryo beklentilerini üzerimizden atıp, 4 kişi mission yapmaya çıkıyoruz. Bi kere o “Senin gitmen gereken dışında bütün kapılar kilitli” lineer ilerleyişi gidiyo. Yolu kendimiz seçip, kim bilgisayarda güvenliği kırsın, kim sniper takılsın, kim kimi iyileştirecek lan falan derken güzel zaman geçiriyoruz. Uzun süre online oynanınca, level atlamış, yetenek puanlarını yatıra yatıra iyice uzmanlaşmış tipler ortaya çıkacak. 4 kişinin altında bir ekiple oynamak işi çok zora sokuyor. Mesela 4 nesneyi alıp geri dönme görevleri var. 3 kişi oynandığı anda bu, son kalan parça için aynı yolu tekrar gitmek demek.

SON SÖZLER
Oyun bir sürü şey olmaya çalışsa da Shooter olup çıkmış. Oyun yokluğunda gider mi? Türü sevenine, piyasadaki daha iyi alternatifleri de oynamışsa gayet iyi gider. Şöyle bir bakınca sanki haddinden fazla mı eleştirmişim diye düşünüyorum. Ama yok, tek kişi oynarken bi ara bayağı sıkıldım. 8-9 saatlik bir Single Player FPS oynayacaksanız pek satın almaya değmez. Multi'ye bulaşmaya niyet ettiyseniz, bir denenmeli. Co-op oynayacaksınız bunu unutmayın. Klasik mantıkla, takım çalışması olmadan, mermi manyağı gibi koşuşturursanız anında yatarsınız dört kolluya.

İNCELEME: DAVİD DOUİLLET JUDO


PC'deki buruna göze yumruk vurma açlığı

Öncelikle neden bu oyunu oynadım onu bi deyim. PS ve Xbox kullanıcılarını kıskandığım bir konu varsa, o da fena dövüş oyuları. Öyle Pc'deki Street Fighter'lar, Tekken'ler değil bahsettiğim. Fight Night'lar, UFC'ler, ağzımın salyasını akıtıyo yıllardır. Aslıda niyetim şöyle iyi bi boks oyunu oyamaktı, şöyle kariyer yapılanından. Ama PC'ye çıkan son iyi boks oyunu 13 yaşında oyadığım 4D boxig olunca, mecbur alternatif aradım. İstemesemde Judo'ya geldim. Neden istemeden dedim? Çükü Judo kötü anıları çağrıştırıyo.



Yetimlerin silahı Judo

Şimdi efendim, bendeki bu judo travmasını anlayabilmeniz için sizi çocukluğumun tekme tokat yıllarına davet ediyorum. 6 yaşımdan 10-11 yaşıma kadar okuduğum ilkokul öyle bi yerdi ki, sanırsınız Şangay Beyaz Lotus Ninja Meslek Lisesi. Her teneffüs arasında birbirine tekme tokat girişenler mi ararsın, okula elinde mınçıka sallayarak gelenler mi, Duvarda 5erli gruplar halinde uçan tekme tekiğini mükemmelleştirmeye çalışanlar mı. İnanın bana fazlası var eksiği yok. Derslerde, okul koridorlarıdan Bruce Lee çığlıkları duyulan bi yer işte abartısız. Tabi bu düzende var olmak için ben de çok çalıştım, yastık yorgandan kum torbalarına saatlerce vurmalar, her karate filminin her hareketini ezberlemeler, sonra okulda her boş saniyede dövüş dövüş dövüş..

Yıllar geçtikçe tekiğimi olgunlaştırıyodum. Okulda sayılı 3-5 ustadan biri olmuştum. Artık yaşımızın da verdiği olgulukla (sanki 50 mınako) kopil kopil ortalarda dövüşmüyoduk, Mortal Kombat gibi, okulun her köşesinden çağırılmış ustalar her gün okul çıkışı turnuva yapıyor, pantolonlar gömlekler yırtılana kadar dövüşüyoduk. Kötürüm kalma pahasına Van Dam gibi bacak açıyordum, formumun zirvesindeydim. Tabi bi de meşhur okulun siyah kuşağı vardı. Turnuvayı kazanan o gece kuşağı eve götürür, yarınki turuvaya kadar embesil gibi önlüğüne bağlar gururla taşırdı.

Eyse efendim dediğim gibi en formda zamanlarımdı Kara kuşağı 3-4 gündür kaybetmemiştim. Bir gün biz turnuvaya başlayacakken, baktık alt sınıflardan bi tip böyle tekinsiz tekinsiz bize doğru seyirtiyo. Geldi bugün ben de dövüşecem dedi. Dedik adın ne? Hüseyin Yetim'miş adı. Boy desen belimize anca geliyo piç kurusu. Bizim ustalardan biri bi tokat vuruyim dedi, böyle Shinobi gibi, Zaitochi gibi bi hareket yaptı bu, çocuğu elini kıvırdı. Baktım iş ciddi, şampiyon olarak bırakın dedim ben alıyım ifadesini. Böyle yılan tekniklerinden vuruyom olmuyo, kaplan tekniklerinden vuruyom olmuyo, dövüş öyle uzadı ki, bahçenin bi ucundan öbürüne varmışız, kum havuzunun oraya. Dedim böyle olmuyo, yarım kadar bişey bu, kuru götlü falan, dedim bi tutup kaldırıp kumlara gömiyim bare şunu, o an judo'yla tanışmıştım millet, koskoca şampiyonun kafasını kuma gömüp beliden kuşağını aldı judocu Yetim. Başka isteyen var mı dedi, bütün ustalar yok dedi.. Sonra günler geçti efendim, neyse...



Oyuna girelim artık

David Douillet Judo'la girince önce tutoriala bi baktım. Gayet güzel ve öğretici. David efendi, öğrecisiymişsin gibi birebir gösteriyo hareketleri, çalıştırıyo, arada judonun felsefesini anlatıyo, rakibine selam vermeyi unutma çekirge falan diyo. Sonunda peki hoca bana bi iki numara daha göster derseniz de kitabunğuskerün diyo yere çalıp mezu ediyo sizi.

Hocadan dersimi aldıktan sonra yarattım karakterimi. Yaratmak dediysem de oyudaki 8 adamdan birinin ismini değiştirip, statlara veya tekniklere puan dağıtıyoruz. Statlar klasik Strength Stamina Speed Timing vs.. Teknikler de judo hareketleri 35-40 tane var. Bunlara XP bastıkça harekette uzmanlaşıyoruz.

Karakteri yarattıktan sonra turnuvalara giriyoruz. Dan atladıkça, küçük turnuvalardan, ulusal liglere, Düya Şampiyonalarına akıyoruz. Oyunun eksileri turnuvalarda hep aynı belli tiplerle karşılaşmak,
ve Dövüşmek dışında kariyer modunda hiç bir şey olmaması. Biraz para kazanıp harcayabilmek, Ya da ince bir senaryomuz olsaydı oyun şahane olabilirdi. Böyle olunca karı yok kız yok hep Judo hep Judo bi yere kadar oyalıyo.

Karıdan kızdan geçtim, Judoyu Jujitsuyu seçtim

Son olarak şunu söyliyim. Oyunda dövüşmek gerçekten zevkli. Saldırmak yada rakibin saldırısına kontra yapmak eğlenceli. Judo rakibin hareketlerini bozarak yapılan bi spor olduğundan, mesela o bizi düşürmek için üzerimize yüklenirken, bizim de onu çekerek düşürmemize şans veriyo.

Son söz. Bi bakın derim. PC'de ne boks, ne MMA hiçbişey olmadığından, en iyi ve tek seçim bu gibi.

21 Şubat 2012 Salı

EN İYİ OYUN MÜZİKLERİ 3 (C64)

Dosyaya Comodorre'la devam ediyoruz. Buyrun kafa ayarına.

5-RUBİCON



4-KİNETİX



3-ONE MAN AND HİS DROİD



2-R-TYPE



1-MONTY ON THE RUN



Bu da gitar coverı

ALAN WAKE ÜZERİNDEN PC , KONSOL , KORSAN VE SATIŞLAR

Önce haberi verelim sonra yorum yapmaya çalışalım.

Alan Wake PC piyasaya çıkışının ilk 48 saatinde bütün masraflarını kurtardı.
20 Şubatta 30 Dolar fiyatla piyasaya sürülen oyun, dev rakip MW3'ü de geçerek direk satış listelerinde tepeye vurdu. Oyun piyasaya çıktığı anda ön siparişle satın alan 1350 kişi oyunu oynamaya başladı. Gün sonunda 2656 kopya satılmıştı.

Finlandiyalı yapımcı Remedy oyunun steam versiyonunu bir dağıtıcıyla anlaşmadan kendi sattı. Kutulu versiyonu ise bir ay sonra Nordic Games adlı dağıtıcı satacak. Bakalım Remedy CEO'su ne demiş:
“Satışlardan çok mutluyuz. 48 saat içinde bütün dağıtım ve pazarlama masraflarımızı çıkarıp kara geçtik. Ve evet bu bizi PC platformu açısından çok heyecanlandırdı.”



Haber bu kadar. Yorumlamaya çalışalım.

1- Pc'ye yapılan oyunlardan artık korsan indirmeler yüzünden para kazanılmıyor, Korsan, PC oyunculuğunun sonunu getirmiştir lafı safsatadır.

2-Konsol için Exclusive oyun çıkarılmasının sebebi, O konsolun yapımcısının, daha konsol piyasaya sürülmeden, oyun yapımcılarına büyük paralar verip platformlarına oyun desteği almak için anlaşmalarıdır. İzin verildiği takdirde her firma, iyi bir oyunu varsa, her popüler Platforma yayınlamak veya Port etmek ister.

3-Bir oyun konsolunun ömrü teknolojisi eskimesinden çok, kopya korumasının kırılmasıyla ilgilidir. PS1 94'te piyasaya çıktı. Saniyesinde kırıp çiplediler. 2004'te hala satışı sürüyordu. Satışı 100 Milyonu geçti. PS2 2000'de çıktı hala satılıyor. 150 Milyondan fazla sattı. PS3 2006'da çıktı. Neden satışı 50 milyonlar seviyesinde? Peki tamamen kırıldığında ne olacak? Korsan korkusuyla oyun fiyatlarını indirecekler. Oyunlar bedava olunca konsol satışı katlanacak. Peki o zaman oyun üreticileri PS3'ü terk mi edecek? Karayip Denizi gibi korsan kaynayan PC'den bile kar ediyolar diyorum size..

4-Belki oyun fiyatları düşecek, hatta bedava dağıtılacak, ama PC asla ölmeyecek. Neye dayanarak mı söylüyorum, 3. Maddede Sony'nin nasıl para kazandığını anlamaya çalıştık. Peki PC'de Anakartından İşlemcisine, Sony gibi onlarca üretici yok mu? Özellikle Ekran kartı üreticileri günümüz sisteminde çalışacak oyunlara müdahale edip “Biraz daha kastırsın” demiyorlar mı?

5-Kalite düşüyor, Single Player modu 5 saatte biten “Dev” oyunlar piyasaya çıkıyor. Alan Wake'de gördüğümüz gibi 2 günde kara geçiyorlar. Bence boşa ağlıyolar..

6-Konsolun avantajlarını sonuna kadar sömüren iştahlı genç oyuncularının dışında, hayatında oyun oynamamış, evde LCD'nin yanına süs diye yerleştirmiş, bir pes bir fifa almış haftada iki saat ya bakan ya bakmayan  bir kitle de olduğu aşikar. Hayatında Farmville dışında oyun oynamamış bu kitleye oyun satmanın tek yolu konsol. Doğru. Yüksek beklenti yok, ağır eleştiri yok, moda olan eğlenceyi pazarlamak var. Hemde daha yüksek fiyatla. Daha zahmetsiz bir kazanç..

Not: Korsan taraftarı değilim. Adamlar gerçekten "iyi bir oyun yapıp, üstüne uygun fiyata satıyorsa," satın alın abi.

20 Şubat 2012 Pazartesi

SYNDİCATE VE SLEEPİNG DOGS TRAİLER'LARI


Syndicate yarın piyasaya çıkıyor. Daha önce oyunla ilgili bir iki haber yapmıştık. Launch Trailer'ını da verelim.




Sleeping Dogs ise şaşırtmaya devam ediyor. True Crime Hong Kong'u nasıl mundar ettiler diye haberini yapmıştım. Bu yetim doğan proje, kederi çileyi ben mi yarattım lan, alayına isyan deyip her trailerında meydan okumaya devam etikçe kanım ısınıyo kendisine.

FAR CRY 3 TRAİLER

Onu bunu bilmem de bi an gerçek kamera çekimi mi yoksa animasyon mu diye ikileme düştüm. Bunca yıldır bu işlerle ilgiliyim, buna hiç düşünmeden gerçeklikten önceki son durak diyorum.

19 Şubat 2012 Pazar

KRALSIN ULAN PARADOX

"Ciddi" Strateji oyunlarının yaratıcısı Paradox, baktı korsanla mücadele işi koca bi yalan. Sonunda bağladı taşağa. Crusader Kings 2 nin trailerlarından birinde korsanla mücadele işini böyle çözdü.

18 Şubat 2012 Cumartesi

EN İYİ OYUN COVER ART RESİMLERİ - 5 (AMIGA SON)

Aranızda serinin devamını bekleyenler olduğunu biliyorum. İşte Uzuuun bi aradan sonra yine el attık. Serinin 5. bölümünde artık Amiga'yı bitiriyoruz. Ve inceden PC'ye giriş yapıyoruz.























16 Şubat 2012 Perşembe

CRUSADER KİNGS 2, ARADA YALAN OLMASIN

Ağır Blog bizimki kardeşim, Hardcore Gamer Blogu..



Paradox, sevgililer gününde, sessiz sedasız bombayı patlatmış. CK2 iki gündür piyasada. Duyurmak istedim, çünkü bence Crusader Kings oyunları, arada unutulup gidecek oyunlar değildir. İlk Crusader Kings, ve Deus Vult, hala benim PC'de yüklü. Total War tarzı stratejiye, çok sağlam diplomasi ve din öğeleri katın. Dev imparatorluklardan tutun da küçük şehir devletlere, kıç kadar prensliklere kadar devletleri yönetme imkanı verin, birçok açıdan da piyasadaki oyunlardan farklıdır. CK'lerde ülkeden çok aile yönetiriz. Kız alırız veririz, devlet görevlerini aile bireyleri arasında dağıtırız. Genç veliahtların eğitimine karar veririz. Ailemizden din adamı çıkarıp, siyasi gücümüzle onu papa yapmaya çalışırız. Oyunun esas zevki de Papa Haçlı seferlerine çağrı yaptığında çıkar. Kafirle savaşıp dinimi koruyorum diye havamızı basar, bi yandan da ortadoğunun zenginliklerini cebe doldururuz. Ama unutmayın eve döndüğünüzde işleri bıraktığınız gibi bulamayabilirsiniz. Biraz zeka isteyen, ağır tempolu strateji sevenlerin bir bakmasında fayda var.

Many are Called, Few are Chosen..

ASSASSİN'S CREED ÇIKIŞ TARİHİ

Daha önce, Amerikan iç savaşı yıllarında geçeceğini ve Ubisoft'un çok iddalı olduğunu falan yazmıştım. Şimdi çıkış tarihi belli oldu. 30 Ekim 2012. Sevenleri bu kez daha bayıla bayıla oynayacaktır. Ben? Şahsen artık ufaktan kabak tadı verdiğini düşünüyorum. 2012'de Assassin's Creed 3 oynamaktansa, Hitman:Absolution'a vakit ayırırım sanki diyorum.

15 Şubat 2012 Çarşamba

DEDİKODU: GOD OF WAR 4

Bu Linkedln, oyun piyasasının yeni haber kaynağı olucak heralde. Geçenlerde Thief 4'ün de bu siteden çıkan haberini vermiştim. Nedir Linkedln? CV sitesi. Oyun sektöründen adamların da var CV'leri. İş tecrübeleri bölümüne şu anda X oyun üzerinde çalışıyorum yazdıkları an iş bitiyo. İşte David Thornfield, God of War 4 yazmış. Olay bu.
Konuyla ilgili hiçbir yerden hiçbir resmi açıklama yok. Keşke olsa da iş kesinleşse. Ben şahsen bi GOW daha oynarım.

13 Şubat 2012 Pazartesi

FEMSHEP TRAİLER'INA BİR YORUM (YAPAMAMAK)




ME1 ve 2de Bioware bizi kendi hazırladığı Male Shephard'la oynamaya resmen mecbur ediyordu. Adını unuttuğum bi manken çocuktan modelledikleri (Kadıköy çocuğu Volkan benzetmesine de %100 katılırım) Shephard kadar düzgün bir karakteri, 1000 kere de Create New Character desek, oyunun kendi motoru ile çıkaramıyorduk. Kadın oynayınca ise işler daha düzgün ilerliyordu. Biz erkekler ya Volkan Demirel'le ya da çinli-zenci kırması ucubelerle oynarken, Female Shephard'lar gayet düzgün ve oyunun zevkini baltalamayan tiplerdi.
Şimdi şöyle bir durum var. Bioware efendi Female Shephard'a da default bir yüz vermeye karar vermiş. Ne fark edecek, yada kime hizmet eder bu iş? Tek bir yorum yapamadım. Okuyanlar yapsın ben de anlıyim. Amacınız ne olum sizin? Seriye 3. oyunla karakter yaratıp başlicak olan başlamasın lan. Ne zevk alıcak öyle sikik işten. Eee biz 5 yıldır aynı karakteri oyundan oyunda import ediyoruz lan zaten. Ne kaldı? Save'ini silenler falan.. İyi o zaman ne diyim.

DOSYA: SIÇAN OYUN KONSOLLARI TOP 10


Yıllardır konsollar oyuncuları ele geçirip Pc oyunculuğunu tarihten silmeye çalışıyor. Sadık bir pc oyucusu olarak, onlara biraz belaltı vuralım dedim. Karşınızda tepeden tırağa komple başarısız olmuş oyun konsolları. Bunlara baktıkça bir yandan da başarılı olmuş konsolların ne kadar saygıyı hak ettiği sonucu çıkıyor. Neresinden bakmak isterseniz artık. Unutmayın, her Playstation için bir Pippin, her SNES için bir Halycon vardır.


10-Apple Pippin (1996)


Oyun konsolu, webe gezinme aracı, ve multimedya oynatıcı olarak çıkarıldı. Hiçbirini düzgün yapamadı. Belkide gelmiş geçmiş en kötü Apple ürünü.


9-Tiger Game.Com (1997)


Gameboy'un adını unutturmakmış hedef. Sonuç: Leşoz oyun animasyonları, Dokunmatik olsun diye sisli puslu gösteren bir ekran. Kafam kadar modeme bağlayıp internetin text-only tarafına ulaşabilmek.


8-Nokia N-Gage (2003)




Telefonla Handheldi birleştirme fantezisi. Sonuç: Oyun değiştirmek için pilini milini komple sökme zorunluluğu, telefonla konuşurken garip yerlere ağız kulak dayamalar. Tutmadı işte.


7-Mattel Hyperscan (2006)


Oyunların yanında birde kartlar satarak sonsuza kadar paranın dibine vurma çalışması. Oyunun yanında çipli kartlar satın alıcaz, scan edip yeni karakterler falan açıcaz. Sonuç:bitmeyen Loading ekranları, traş oyunlar.


6-Gakken TV-Boy (1983)



Japonlar zamanında bakmış bu sektörde çok ekmek var. Basmışlar piyasaya bunu. Böyle T Joystickli yandan tutma yerli falan bi ucube. Aynı yıl NES çıkmış. Kendisini yerin dibine gömmüş.


5-RDI-Halycon (1985)


Günümüzün parasıyla 5000$ fiyatı varmış bunun. Neden? Çünkü 80lerin ortasında bu proje harbi korkutucu. Oyunlar Laserdisc'te gelecek. Makinanın ses ayırma sistemi sayesinde, oyuncunun ağzından çıkan komutlarla oynanacak. Sonuç: 2 kötü oyun piyasaya sürülmüş, gerisi gelmemiş.


4-Philips CDI (1991)


Kötü Zelda oyunları, Kötü grafikler, Kötü Gamepad dizaynı.


3-Tandy/MemorexVIS (1992)


Garip işler. 286 DX işlemci takılacak. CD oynatacak. Widows 3.1 işletim sistemi. Tek iyi yanı Wireless Gamepadıymış.


2-Tiger Telematics Gizmondo (2005)


Efsaeye göre o kadar kötü oyunları varmış ki, kazara satın alanlar, ulan parayı verdik bari bi boka yarasın deyip, GPS diye arabalara takmışlar


1-RCA Studio II (1977)



Tarihteki ikici oyun konsolu Ve ilk konsol sıçışı. İlk çıkan Fairchild'da, üçüncü konsol Atari VCS'de bundan üstün aletlermiş. Joystick yok, renkli grafik yok. Peki ne var lan it? 1i olmayan ürünün adını 2 koymak da ayrı rezillik.

8 Şubat 2012 Çarşamba

TRUE CRİME HONG KONG 'U NASIL MUNDAR ETTİLER

İlk True Crime oyunu "Streets of LA" i zamanında beğenmiştim. Neydi beni tatmin eden yanlar? Bir kere hikaye ağacı vardı. Dallanan bir senaryo ve farklı sonlar beni daha çok oyunun başında tutmuştu. İlkel de olsa bir stat ekranı vardı gibi hatırlıyorum. Tamamen hafızam beni yanıltıyor da olabilir. Statları arttırdıkça öğrenilen hareketler falan mantıklı ve dengeliydi. Bir de çok iyi bir soundtrack'e sahipti bak bu konuyu yanlış hatırlamadığıma eminim. Oyun hem karate-kung fu ağıza vurmaca, hem GTA tarzı araba sürüş, hem de Max Payne'vari silahlı çatışma bölümlerini eşit bir oranda içinde eritiyordu. Çok çok hayranı olmasamda bitirene kadar her dakikası bana zevk vermişti.

Sonra True Crime New York City çıktı. Oynamayı denedim. Ama feci Buglar vardı. 5 dk bile oynayamadım.

3. Oyunda Hikayeyi Hong Kong'a taşıyacaklardı. Fakat süreç sancılı ve çileli gelişti. Oyunu geliştirmeye Luxoflux başladı. 2010'da firma kapandı. United Front biz yaparız dedi, çalışmaya başladı. Bu sefer de dağıtıcı Activision projeyi iptal etti. Devreye Square Enix girdi. Oyunun yapıldığı kadarını satın aldı. United Front'la anlaştı ve başladığınız işi bitirin dedi.

Bu arada, Ferdi Tayfur Almanyaya gidince yavuklusuna sarkan Tecavüzcü Coşkun kılıklı Activision, beyaz atlı prens rolüne soyunan Enix'e bir yandan da "ya benim olucak ya toprağın" muamelesi çekiyormuş, Heriflere sadece yarım oyunun datasını satmışlar, isim hakkını değil. Sonunda oyunun yeni ismi "Sleeping Dogs" oldu.

Bu kadar mundar olmuş, dokuz köyden kovulmuş bir oyundan hayır mı bekliyosun diyenler olacaktır. Ben de şüpheliyim açıkçası. Ama Enix oyuna öyle bir trailer hazırladı ki, ateşe benzini döktü.

Activision'a tükürdüğünü yalatmak gibi bir amaç olabilir mi?



Ağustos ayında oyun çıkınca görücez artık Hanyayı Konyayı..

DOSYA: RPG 'LERE NE OLDU - 1


RPG, yani Rol Yapma Oyunları günümüz video oyunu sektörünün çok önemli bir kısmını oluşturmakta olan, FPS'lerden, aksiyon, hatta strateji oyunlarına kadar, öğelerini başka tarzlara benimsetmiş oldukça başarılı ve anadalga bir oyun türüdür. Temel prensipleri, oyuncunun karakteriyle, seçimlerine dayalı özdeşlik sağlayabilmesi, karakter gelişimi ve diğer hikayesel anlatım içerikli oyunlardan daha öte bir interaktif hikaye derinliği gibi görünse de 2000'lerde neyin RPG olup olmadığının sınırları giderek belirsizleşiyor. Şurası kesin, artık kimse oyununun zindandaki mega objeyi bulup, prensesi kurtarmaktan ibaret olduğunu, oyunun bu naif macera duygusunun bir yansıması olduğunu kabul etmiyor. Her yapımcı daha derin, daha özel, daha epik, hiç yaşanmamış bir tecrübe vaat ediyor. Sıra bazlı stratejik savaş sistemi yerini, mermi manyaklığına dayalı bir koşuşturmacaya; çizgi romansal bir anlayışla okunan ve oyuncunun hayal gücüne dayalı tekstler yerlerini gerçek aktörlerin satır satır seslendirilmiş diyaloglarına ve üç boyutlu animasyonlarına; statlar ve diğer çeşitli karakter özellikleri ise yerlerini sadeleştirilmiş, neredeyse otomatikleştirilmiş sistemlere bırakıyorlar. Çok şeyin değiştiği açık, firmaların bas bas bağırdığı gibi bir devrimin olup olmadığı ise tartışılır.


 Prensesleri ve diğer zor durumdaki hanımları eskiden beridir kurtarırız.
 
 Bugünlerde emeklerimizin karşılığını da alabiliyoruz.

Nedenlerine gelmeden RPG oyunlarının kısaca köklerine inelim ki temelimiz sağlam olsun, karşılaştırma yaparken işin özünü bilelim. Rol yapma oyunları birçoğunuzun bildiği gibi video oyunlarının alanına girmeden önce masaüstü olarak nitelendirilen, oyuncuların fantastik dünyalarda çeşitli arketipleri canlandırdıkları sosyal interaksiyona dayalı doğaçlama tiyatro olarak da yorumlanabilecek bir tür olarak ortaya çıktı. Aragorn ya da Gandalf olduğunu düşünüp mastürbasyon yapan gençlere gün doğmasını sağlayan bu masaüstü oyun kültürü zamanla dallanıp budaklandı ve Han Solo, Drakula hatta örümcek adam fetişistlerinin bile varolmak istedikleri boyutlarda barınabilmesini sağlayan genç bir endüstriye dönüştü. 80'lerde yeni yeni ayağa kalkmakta olan video oyunu sektörünün bu ballı kaynaktan yararlanmaması imkansızdı. Önemli nokta şu: Masaüstü RPG oyunlarının temel mekanikleri, kuralları ve karakter gelişimi gibi yönleri oyuncuların adil bir biçimde arzu ettikleri karakterleri, kendi seçtikleri eylemlerle canlandırabilsinler ve bir çeşit hikaye anlatıcı ve hakem olan Zindancıbaşı, herkesin eşit derecede eğlenebildiği bir tecrübe yaratabilsin diye oluşturuldular. Kısacası asıl amaç, o diğer dünyada bambaşka bir karakteri canlandırabilmek, sıradan gerçekliğin ötesinde maceralar yaşayabilmek; araç ise kurallar ve karakter gelişimine dayalı tecrübe puanı, yetenekler vb öğelerdi. Rol yapma oyunu bu türün ismi değil mi? Puan Toplama Oyunu ya da  Daha Çok Hırdavat Biriktirme Oyunu değil.


Masaüstü RPG oyunları hep "tartışmalı" bir hobi olagelmiştir.


Hadi şimdi günümüzde RPG öğesi denince akla gelenlere bir bakalım: Kırmızı topçukları toplayıp yeni bir yetenek açabildiğimiz noktada hop RPG öğesi. Savaşta yönettiğimiz küçük adamlar kaza eseri hayatta kalıp bir level atlamaya görsünler hop, hemen rpg öğesi. Tüfeğimizin ucuna ekstra bir nane mi takabiliyoruz rpg öğesi. Sizin de gördüğünüz gibi bu tarz durumların "Rol Yapmak" eylemiyle yakında uzaktan ilişkisi yok fakat her nedense firmalar ve oyun basınının bu kavram konusunda kafaları karışık gibi görünüyor. Bunlar ingilizcesi customization'a denk gelen oyun tarzını kişiselliştirmeye ve bir çaba ödül ilişkisi kurmaya yönelik mekanikler ve oldukça da keyifliler, artık hemen hemen her tür oyunun benzer özelliklere sahip olmasından da bu anlaşılıyor zaten ama kavramları karıştırmamak gerekiyor.

 "Kırmızı topçuklar! Beni daha güçlü yapın!"

Neyse karışan karıştı diyelim ve bunları temel rpg özellikleri olarak kabul edelim madem. Bu durumda da daha ironik bir tablo var karşımızda çünkü görünen o ki bütün diğer türler rpg'leşirken, rpg'ler ise çeşitlilik ve kişiselleştirme açısından sulanıyor. God of War isimli aksiyon macera oyununda neredeyse Mass Effect'den daha fazla seçime dayalı yetenek, seviye ve kombinasyon var. Elder Scrolls serisi artık güç, dayanıklılık, çeviklik gibi temel özellikleri oyuncudan gizliyor. Dragon Age'de öncülü Baldur's Gate 2'nin sadece dörtte biri kadar ana karakter sınıfı var. Bir de Wizardry 8'in karakter ekranına bakalım, ya da çok daha gerilere gidip Fallout'un atası sayılabilecek Wasteland'in. Eğer RPG'leri bu tarz mekaniklerle ve kişiselleştirme öğeleriyle belirleyeceksek besbelli geriye gitmişiz. Konsolların ve çabuk oyun kültürünün şaha kalkmasıyla doğru orantılı meseleler tabi ki bunlar.



 Alıştığımız, sevdiğimiz karakter ekranı

Yıldız Haritası? Astroloji Rehberi?


Isınma turu tamamlandığına göre RPG öğelerinden hikayesel RPG unsurlarına geçebiliriz. Evet artık prensesi kurtarmak kulağa demode geliyor, Süper Maryo bile bıraktı o işleri. Her oyun bir diğerinden daha orijinal, daha yenilikçi daha karanlık ve ahlaki seçimleri gerçekçi, bedelleri ağır bir tecrübe sunuyor. Güya. Krallık yerine galaksi tehlikeye giriyor, sihirli küre antik bir uzaylı ırkının makinasına dönüşüyor, orkların yerini, dark spawn'lar dolduruyor, üstüne üstlük prensesleri bile hala kurtarıyoruz. Değişen bir şey yok. Olması da gerekmiyor. İnsanların önemli kısmı büyük maceralara, kahramanlıklara, destanlara ilgi duyuyorlar. 1000'lerce yıldır. Yeni icat edilen birşey yok ne yazık ki  modern RPG oyunlarının önemli bir kısmında. Ama beyefendilere sorduğunuzda hepsi hikayelerine bambaşka hiç tecrübe edilmemiş şekillerde yaklaştıklarını, görülmemiş deneyimler amaçladıklarını çığırıyorlar. Neden? Çünkü artık video oyun firmalarını, üniversiteyi yarıda bırakıp kişisel tutkusu uğruna programcılığa başlamış, karşı komşusunu grafik tasarımcı, kuzenini ise oyunun müzisyeni yapan istekli ve yaratıcı gençler idare etmiyor. Neden? Çünkü çok çığırınca oyunlar daha çok satıyorlar. Orjinaliteyi aramaya pek de gerek yok, ispatlanmış formüller paraya daha iyi dönüştürülebilir. Ama her yeni çıkacak oyun çığır açacak gibi söylemlere girildikçe, oyun medyası da üstüne tuz biber ekince olmuyor, bünyeye iyiden iyiye sıkıntı veriyor.


90'larda Oyun Sektörü. İpler hala genç ve saf tasarımcının elinde.

2000'lerde oyun sektörü. Güç İmparator Palpatine'de.


Klasik fantazi formülüne karanlık bir yaklaşım olarak nitelendirilen Dragon Age açıkça Lord of the Rings ve Game of Thrones'un (genel olarak "Song of Fire and Ice" serisinin) bir potporisi niteliğindeydi. Bilenler ya da araştıranların zaten farkında olduğu gibi. Bu durumda gerçekten orjinaliteyi ya da samimi bir esinlenmeyi başarabilmiş klasik RPG oyunlarının hakkını yemiş olmuyor muyuz biraz? Planescape Torment, Fallout ya da Vampire Bloodlines gibi? Oluyoruz ama o devirler kapandı ne yazık ki. Planescape büyük bir ticari başarısızlıktı, Fallout 3 özünü oluşturan ilk iki oyundan milyonlarca kopya fazla sattı, Bloodlines ise firmasını batırdı. Acı ama bu işler artık böyle dönüyor. Çal, çırp, karıştır, üstüne yeterince iyi çığırabilirsen, müşteri kitlen de ilham kaynaklarının nerden geldiğini bilmiyorsa tamam, pazarlama işini çözdün.


 Age of Thrones? Game of Dragons? Borrower of Ideas?

Gelelim çok konuşulan, çok tartışılan ahlaki seçimlere, ikilemlere, farklı yollara. Artık ikilemsiz, ahlaki ağırlıksız işler yürümüyor arkadaşlar. Kulağa çok iyi geliyor hakikaten ama uygulanışında tabi ki bazı problemlerle karşılaşıyoruz. Fallout 2'nin Gecko kasabasını ve Nükleer Santral görevini hatırlarsak 2000'lerin sonlarına doğru ağızlara sakız olmuş bu ahlaki seçim olaylarının zaten seneler öncesinde oluşturulmuş hatta göreceli olarak mükemmelleştirilmiş olduğunu görebiliyoruz. Oyuncu kendisinin de mensup olduğu insan ırkının bir şehrini kurtarmak için insandan aşağı görülen mutantların kasabasının ortasındaki santrali patlatabilir de tamir yolunu da seçebilir ama bu yolu seçerse Vault City'nin yönetici sınıfı kendisine pek sıcak bakmayacaktır. Sene 1998.

Dragon Age. Ahlaki soru: Cadıyı düdükleyelim mi düdüklemeyelim mi? Cevap: Farketmez çünkü doğacak lanetli çocuğun yaratacağı sonuçları oyunda görmeyeceğiz. Oh ahlaki ikilemleri yarat, yarat sonra başka oyunda çözersin. Soru: Kim kral olsun? Cevap: Aslında farketmez çünkü kim olursa olsun zaten krallığı nasıl yöneteceğine ilişkin hiçbir duruma şahit olmayacağız, oyunun bitmesine 10 dakika kalmış şurda. Sene 2009.

Zor bir karar değil. Bu saç modeline sahip bir kral olabilir mi şimdi?

Fallout 2'de ise santrali patlatırsanız civardaki mutantlar sizden ölümüne nefret edecek ve gördükleri yerde saldıracaklar, bu şekilde kasabadaki diğer görevleri yapamayacaksınız fakat Vault City'nin de muhafız komutanı olabileceksiniz. Gördüğünüz gibi alınan kararın yansıması oyunda fazlasıyla mevcut. Üstelik o senelerde kimsenin "çok karanlık ahlaki ikilemler var, kafayı yersiniz" diye bağırdığını hatırlamıyorum. Neden Dragon Age örneğini veriyorum garezim mi var? Hayır. Asıl neden oyun basınının da yapımcıların iddialarına hak vermesi ve oyunu orijinalite ve farklı yaklaşım yönünden göğe çıkartmaları.

İfade etmeye çalıştığım gibi rol yapma oyunları giderek daha çok satan bir türe dönüşmelerine rağmen onları eşsiz ve ilk etapta başarılı yapan özellikleri yitiriyorlar. Bu kötü bir şey mi? Bizim zevkimize sahip insanlar için evet. Yayıncılar için hayır. Endüstrinin ve tüketici alışkanlıklarının bir gerekliliği. Artık film endüstrisi kadar büyümüş sadece kar amaçlı bir sektör var karşımızda, sonuç şaşırtıcı değil ama bilen hatırlasın, bilmeyen öğrensin, keşfetsin demekten de zarar gelmez. Bugünlerde doğruyu yanlıştan ayırmak güçleşti.

Sonraki bölümde terör saldırılarımız devam edecek. Sırada sinema dili - video oyunu dili çatışması, open world (geniş dünya) hissiyatı ve animasyon anlayışı yönünden bir kıyaslama var. Türün ileriye ve iyiye giden yönlerine de değineceğiz en nihayetinde. Vakit ayırdığınız için sağolun.


Yazan: Can Oral


siyahekran@gmail.com

6 Şubat 2012 Pazartesi

2013 TE YENİ POPULOUS DEDİKODUSU

NEOGAF'taki İnternet kullanıcıları EA Pazarlama Müdürü'nün sayfasında EA'ın 2013 için 5 adet ortak oyun çalışmasından bahsedildiğini bulmuşlar.

The Secret World (Funcom ile ortak)
Overstrike (İnsomniac ile ortak)
Respawn entertainment ile ortak henüz adı konmamış bir oyun
Outernauts (İnsomniac ile 2. proje)
Populous (Kimle ortak çalışıldığı söylenmemiş)

90'dan kalma efsane "Tanrı Simulasyonu" Populous'u sevenler şimdiden kulak kesildiler..

4 Şubat 2012 Cumartesi

MART İÇİN ALTERNATİFLER

Ben ve çevremdekiler için Mart ayının önemli oyunu sadece Mass Effect 3 olacak orası kesin. Eğer kaldıysa, seriye bulaşmamış herkese de şiddetle şubat ayında ilk 2 oyunu bitirmelerini ve save'lerini saklamalarını tavsiye ediyorum. Ama yok gardaş, o RPG denen zıkkımı bi türlü sevemedim gitti diyenlerdenseniz, Mart ayında sizin için çıkacak 3 iyi oyun daha var.. (ME3 Daha iyi ama)

MAX PAYNE 3
Rockstar yaptıysa iyidir felsefesiyle gözüm kapalı tavsiye ediyorum. Ps3, X360 ve PC ye çıkıyor.



I AM ALIVE
Survival Horror hastaları için. Bu da Ps3, X360 ve PC.



NİNJA GAİDEN 3
Aksiyonlu vakit öldürgeci arayanlara. Ps3 ve X360.

3 Şubat 2012 Cuma

ÖN İNCELEME: MASS EFFECT 3 BETA

Bütün teknik yorumları bir kenara bırakıyorum, oyunu gördükten sonra bol bol yaparız kritiğini/geyiğini. Ama tek bişey apaçık: Çok Özlemişim!


1 Şubat 2012 Çarşamba

EN İYİ OYUN MÜZİKLERİ 2 (80'LERİN İKİNCİ YARISI NES)

Bu sefer iyi bi iş yaptım millet. Kendim de memnun kaldım sonuçtan. Atari'den sonra oyun müziklerinde devrim olmuş, NES müzikleri kulaklara orgazm yaşatıyor o ayrı konu. Ama bestelerdeki kompozisyonun canavarlığı, haberin ikinci kısımda listenin üzerinden gitarla geçerken suratınıza tokat olup çarpacak olum. Dön dön dinle, o derece.

5-MEGA MAN 2



4-CASTLEVANİA



3-CONTRA



2-SİLVER SURFER



1-BATMAN



2.Bölüme geldik. Gerçek müzik için açın sesi..

5-MEGA MAN 2



4-CASTLEVANİA



3-CONTRA



2-SİLVER SURFER



1-BATMAN

2012 DE YENİ XBOX YOK

Microsoft France'tan Cedrick Delmas, MS in 2012 stratejisi, XBox ve Nintendo ile rekabet konularında açıklamalar yaptı.
"İçinde bulunduğumuz sektör, herkesin konuşmayı, yerli yersiz dedikodular çıkarmayı sevdiği bir sektör. Eğer Nintendo'ya bir cevap vermek isteseydik, yeni XBox'ı şu anda piyasaya sürmemiz gerekirdi. Ayrıca XBox 360'ın misyonu henüz bitmedi. Kanıtı ise bu yıl aletin fiyatının hiç düşürülmemesi. Biz Nintendo'ya cevap vermek için iş yapmıyoruz. Nasıl onlar diğer markalara karşılık vermek için iş yapmıyorsa. Wii ile başarılı oldular. Bu yıl da WiiU ile başarılı olsunlar. Her firmanın ritmi ve her ürünün ömrü farklıdır."
Söylentiye göre yeni XBox E3 te duyurulacak ve 2013 te piyasaya sürülecek.