İlk True Crime oyunu "Streets of LA" i zamanında beğenmiştim. Neydi beni tatmin eden yanlar? Bir kere hikaye ağacı vardı. Dallanan bir senaryo ve farklı sonlar beni daha çok oyunun başında tutmuştu. İlkel de olsa bir stat ekranı vardı gibi hatırlıyorum. Tamamen hafızam beni yanıltıyor da olabilir. Statları arttırdıkça öğrenilen hareketler falan mantıklı ve dengeliydi. Bir de çok iyi bir soundtrack'e sahipti bak bu konuyu yanlış hatırlamadığıma eminim. Oyun hem karate-kung fu ağıza vurmaca, hem GTA tarzı araba sürüş, hem de Max Payne'vari silahlı çatışma bölümlerini eşit bir oranda içinde eritiyordu. Çok çok hayranı olmasamda bitirene kadar her dakikası bana zevk vermişti.
Sonra True Crime New York City çıktı. Oynamayı denedim. Ama feci Buglar vardı. 5 dk bile oynayamadım.
3. Oyunda Hikayeyi Hong Kong'a taşıyacaklardı. Fakat süreç sancılı ve çileli gelişti. Oyunu geliştirmeye Luxoflux başladı. 2010'da firma kapandı. United Front biz yaparız dedi, çalışmaya başladı. Bu sefer de dağıtıcı Activision projeyi iptal etti. Devreye Square Enix girdi. Oyunun yapıldığı kadarını satın aldı. United Front'la anlaştı ve başladığınız işi bitirin dedi.
Bu arada, Ferdi Tayfur Almanyaya gidince yavuklusuna sarkan Tecavüzcü Coşkun kılıklı Activision, beyaz atlı prens rolüne soyunan Enix'e bir yandan da "ya benim olucak ya toprağın" muamelesi çekiyormuş, Heriflere sadece yarım oyunun datasını satmışlar, isim hakkını değil. Sonunda oyunun yeni ismi "Sleeping Dogs" oldu.
Bu kadar mundar olmuş, dokuz köyden kovulmuş bir oyundan hayır mı bekliyosun diyenler olacaktır. Ben de şüpheliyim açıkçası. Ama Enix oyuna öyle bir trailer hazırladı ki, ateşe benzini döktü.
Activision'a tükürdüğünü yalatmak gibi bir amaç olabilir mi?
Ağustos ayında oyun çıkınca görücez artık Hanyayı Konyayı..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder