MAİL: Oyuncueposta@gmail.com - FACEBOOK: 724 Oyuncu - TWİTTER: Yokuz anam. Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.

31 Mart 2012 Cumartesi

MEN OF WAR ASSAULT SQUAD GAME OF THE YEAR EDİTİON DEMO





Tamam niyetlenmişim demoyu verdiğim oyunun incelemesini bi ufak yazıcam, ama senin adın bile 11 kelime be kahpe oyun. Harbiden bana işsin yani iş. Sırf sizi sevdiğimden. Önce demoya bakın da ne boka bulaştığınızı bilin diye yapıyorum bu güzelliği.

Biliyorum dostlar, siz de benim gibi bu kodumun 2. dünya savaşından bezdiniz. Sinemasından Oyununa bütün sektörler Tirilyor dolar kaldırdı bi bıkamadılar. Daha ne yapabilirsiniz lan? Ne kaldı? Bu son olsun yeter.

Oyunumuz “Elde patlama garantili zor strateji” türünde. (Ne sandınız “taktik strateji” mi yazacağdım? Bu oyunda kazandıracak bi taktik henüz icat olmadı) Velhasıl zor. Pamukoğlu Paşa gibi girip, Van'a tayin olmuş Astsubay Çavuş gibi çıkacaksınız. Neden? Çünkü omzunuza yıldızları takıp, tankıyla topuyla cephenin komutasını teslim eden gahpe oyunda, ilerleyen dakikalarda “Kumutanım mermim bitti” “Gumutanım gece jipin mazotu donmuş” “Gomutanım ben içtimaya çıkmam terlik istirahatı aldım” şeklinde dertler üstünüze üstünüze yıkılıyor. WW2nin kaderini değiştiremiyorsunuz ama askerlik terminolojisine “General de şafak sayarmış” kavramını kazandırıyorsunuz. Tebrikler.

Gerisi size kalmış, Kooperatif modlarda ev mi ararsınız, Skirmish açıp sikiRmişHten beter mi olursunuz, Asteğmene gidip “Çift çarşı yaz bana abi nolur” mu dersiniz ben bilemem.. Şafak olmuş Comolokko..

26 Mart 2012 Pazartesi

MARVEL AVENGERS ALLİANCE İNCELEME




Marvel'ın ilk Facebook oyunu, Marvel Avengers Alliance, sosyal ağlar için oyun geliştiren firma Playdom ortaklığıyla huzurlarınızda.

Çizgi romanları okuyanlar bilir. General Nick Fury, gizli operasyonlarla istihbarat toplamak, süperkahraman ve süpermutantların sebep olduğu sorunlarla uğraşmak amacıyla, S.H.İ.E.L.D. denen birimi kurmuştur. Daha sonra Marvel evreninin en “iyi çocuklar” diyebileceğimiz topluluğu Avengers da SHIELD ile ortak çalışmaya başlar.

Pulse adı verilen, tüm galakside hissedilebilen bir enerji patlamasından sonra New York'dayız. Bu Pulse ne yapmışsa artık, Doomu Lokisi Magnetosu bütün Villain'ler Manhattan sokaklarında fink atmaya başlıyor. Biz ise henüz yeni yetme bir SHİELD ajanıyız.

Oyunda önce kendi karakterimizi yaratıyoruz. Bu karakter süper güçlere sahip değil fakat ilerde onu silah ve ekipmanlarla güçlendirerek Fury/Cable kırması bir kahramana dönüştürmek sizin elinizde. Yavaş yavaş karakterimizi geliştirirken ekibimize yeni karakterler katıyoruz. Onlara zırhlar ve silahlar satın alıyoruz. Level atlatarak özel güçlerini ve saldırılarını geliştiriyoruz. Görevlerde yanımızda gelmeyen karakterleri, uçakla farklı şehirlere gönderip yaptıkları görevlerle size para kazandırmalarını sağlayabiliyorsunuz.Fakat bunları boşa uzun uzun anlatmayalım çünkü başlangıçta oyunun tutorialı, öğretme alıştırma işini gayet güzel kotarıyor. Hem de sonuçta altı üstü Facebook oyunu diyorum, ne kadar zor olabilir..



Şu anda içinizden “Birader onu bunu geç de herşeyden önce karakterleri bi söyle” dediğinizi biliyorum. Merak etmeyin oyunda istediğiniz kim varsa alacaksınız. İşte tam liste:
Black Widow – Hawkeye – Ironman – Cyclops - İnvisible Woman – Iron Fist – Ms. Marvel – She Hulk – Black Cat - Collossus – Dr.Strange – Luke Cage – Sif – Human Torch – Shadowcat – Mr Fantastic – Spider Woman – Thing – Daredevil – Nightcrawler – Phoenix – Storm – War Machine – Captain America - Hulk – Wolverine – Spiderman ve Thor. Haa gözler bi Gambit'i bi Quicksilver'ı, ne bileyim Iceman'i aradı mı? Tabi ki. Ama biliyosunuz Marvel bu. Yüzlerce tipin içinden mutlaka birileri eksik kalacaktı. Bence kadromuz gayet ideal olmuş.
Yeri gelmişken, Villain'larımızdan da aklımda kalanlar Elektra – Magneto – Dr. Doom – Loki – Doctor Octopus.

Görevler Japon RPGlerindeki sıra bazlı dövüş sistemi yapısında, bunları yaparken gördüğüm kadarıyla dikkat etmeniz gereken birkaç mevzuyu aktarayım:

1-Mutlaka doğru ekiple sahaya çıkın. Süperkahramanların belli sınıfları var. taş-kağıt-makas oyununa benzer bir mantıkla, blaster < bruiser < scrapper < infiltrator < tactician < blaster gibi bir felsefe var.

2-Kendiniz mutlaka ayakta kalan adam olun. Cünkü inventory'deki bombalar olsun Power Uplar olsun, sadece siz varken kullanılabiliyor. Bu sayede yanınızda ne kadar süper kahramanlar olsa da, dövüşün kaderini değiştirmek elinize bakabiliyor. Düşmanın böyle bir sıkıntısı yok tabi.

3-Tabiki herşeyden önce Recruit, Level up, Train ve Customise tercihlerini bir plan üzerinden yürütmelisiniz. Para kazanmanız ve sağa sola harcamanız, o dövüşleri kazanacağınız anlamına gelmiyor.


Son ekleyeceğim detay ise PvP özelliği. Açıldıktan sonra sizin takımız başka bir oyuncun takımıyla kapışıyor. Bu da tahmin edersiniz ki oyunun en zevkli boyutu.

Kapatırken Marvel'ın ilerki aylarda sürekli yeni content ve quest desteği sözü verdiğini size aktarayım. Hatta oyunun yeni Facebook fenomeni olmasını istiyorlar. Olabilecek mi? Göreceğiz.

STAR WARS THE OLD REPUBLİC İNCELEME



Piyasa yıllardır “WoW Killer” sıfatını alacak MMO'yu bekliyor. Her yıl onlarca oyun boyundan büyük iddalarla MMO piyasasına atılıyor. Sonuçta ya başka bir WoW klonu olduklarını görüyoruz, ya da Conan gibi elde patlayan oyunları. Daha önce Star Wars Galaxies ile, arkasına ağır hayran kitlesini alıp bu pazarı bir yoklayan Sony Efendi, aslında başarmaya çok yaklaşmıştı. Fakat o oyun, çıkarttığı yama ve güncellemelerle kendi sonunu kendi hazırladı ve sahip olduğu hatırı sayılır oyuncuyu zorla kendinden soğutup WoW'un kucağına itti.

Lucas, Sony ile evliliğini sonlandırıp, daha önce KOTOR oyunlarını başarıyla kotaran Bioware ile ortaklığa gitmeyi seçerek iyi bir hamle yaptı. Söylenildiğine göre 150 milyon $ gibi devasa bir bütçeyle oyun geliştirecekseniz, bu işi emin ellere bırakmakta fayda var. E Bethesda TES MMO'suna yoğunlaşmışken, RPG türünün diğer devi Bioware, tek mantıklı seçenek gibi görünüyor. Hem Lucas yıllardır oyuncağından legosuna, tshirtünden, çizgi filmine, Star Wars franchise'ı ile para kaldıramadığı en büyük pazar olan MMO pastasına kaşık atacak, hem de Bioware, Dragon Age 2 faciasından sonra tekrar hayranlarıyla barışma şansına sahip olacak. Tam bir Kazan-Kazan senaryosu. Tabi olmazsa olmaz 3. ortağımız malesef yine “The Evil Empire” EA.



HİKAYE

Oyunun geçtiği dönem, filmlerden 3500 yıl önce, Kotorlardan ise 300 yıl sonraki bir zaman. SW galaksilerini en son Kotorlarda bıraktığımızda, Jedi'lar iç savaşta birbirini kesiyordu. Revan uzayın derinliklerinde yeni kurulmakta olan Sith İmparatorluğunu aramaya, bilinmeyen biryerlere gitmişti. Şimdi ise bir yandan 30 yıl sürmüş Büyük Galaktik Savaşın yaraları sarılmaya çalışılırken, diğer yandan da gerginlik yavaş yavaş yeniden tırmanıyor.

IRKLAR SINIFLAR SEÇİMLER SEÇİMLER

Oyuna ilk girdiğimizde, gayet başarılı bir videoyla olaya merhaba diyoruz. Açılış videosu resmen “Benim babam Lucas, anam Bioware. Ona göre dikkatle yaklaşın.” demekte. Bundan sonra bize ilk seçim olan Sith misin (Empire) Jedi mı? (Republic) seçimi geliyor. Bunu seçtikten sonra, galakside mevcut ırklarından birini tercih ediyoruz.

Şimdi Irklar hakkında biraz konuşalım. İlk dikkat çeken özellik, yapımcıların Irklara özgü stat bonusları eklemeyip, daha sosyal farklara yönelmeleri. Tam Bioware mantığı güdülmüş. Yakın hissettiğinizi önünü arkasını düşünmeden rahatça seçin istemişler. Bu mantıkla hedefledikleri şey, ırkların oyuna birkaç hoş detay katması. Bu konuda yaptıkları açıklama şu tarzda:

“Irklara özgü yetenekler var, fakat bunlar daha estetik nitelikte.
Irk seçimnde size daha özel birşeyler sunmak istedik."Benim Twi'lek Consular olmam lâzım çünkü o zaman +5 Willpower alırım" şeklinde düşünün istemiyoruz.



IRK REHBERİ:

Irk: Human
Taraf Seçeneği: İkisi de
Sınıf Seçeneği:Hepsi
Pasif Bonus: Presence %3 bonus
Sosyal Yetenek: Etraftaki dostları çağırma

Irk: Zabrak
Taraf Seçeneği: İkisi de
Sınıf Seçeneği:Hepsi
Pasif Bonus:İyileştirmede %1 Bonus
Sosyal Yetenek:İnspire Etraftaki dostlara sadakat aşılama

Irk:Miraluka
Taraf Seçeneği:Republic
Sınıf Seçeneği:Jedi Knight-Jedi Consular
Pasif Bonus: +1 stealth detection
Sosyal Yetenek: Düşman alignmentını force ile görme

Irk:Sith Pureblood
Taraf Seçeneği:Empire
Sınıf Seçeneği:Sith Warrior-Sith İnquistor
Pasif Bonus:%1 force/dmg heal
Sosyal Yetenek:Yanındakileri başarısızlıkları için cezalandırma

Irk:Chiss
Taraf Seçeneği:Empire
Sınıf Seçeneği:Imperial Agent–Bounty Hunter
Pasif Bonus:+1 stealth / stealth detection
Sosyal Yetenek:Çevredekilerin hazırola geçip selam vermesi

Irk:Rattataki
Taraf Seçeneği:Empire
Sınıf Seçeneği:İmperial Agent- Bounty Hunter -Sith İnquistor
Pasif Bonus:%2 Crit dmg
Sosyal Yetenek:Yumruklar atarak alay etme

Irk:Mirialan
Taraf Seçeneği:Republic
Sınıf Seçeneği:Trooper – Smuggler – Jedi Knight – Jedi Consular
Pasif Bonus:%1 force and tech power
Sosyal Yetenek: Yorgun ruhları dinlendirme

Irk:Twilek
Taraf Seçeneği:İkisi de
Sınıf Seçeneği:Sith inquisitor – Smuggler – Jedi Knight – Jedi Consular
Pasif Bonus:5 min reduction on rapid travel
Sosyal Yetenek: Twilek Dansı

Irk:Cyborg
Taraf Seçeneği:İkisi de
Sınıf Seçeneği:Trooper – Smuggler – İmperial Agent – Sith Warrior – Bounty Hunter
Pasif Bonus:%1 tech and force hit rating
Sosyal Yetenek: Sibernetik gözlerle hedefi tarama

Irk seçimini bir şekilde kotardık ve ilerliyoruz Sonra Erkek/Dişi seçimi.

Sonrasında ise sınıf seçimini yapıyoruz. Oyunun yapım aşamasında herkesin Lightsaber kullanıp ortalarda taklacağı korkusu hakimdi. Fakat oyun sınıfların farklı özelliklerini güzel kotarıp bunu başarabildiği kadar engellemiş gibi görünüyor. Başarabildiği kadar diyorum çünkü yıllarca filmlerde gözümüze sokulan kahramanların etkisini, hatta bazı ülkelerde din olmuş Jedi mitinin önünü almak o kadar kolay olmayacak.

10.Levelden sonra bu sınıflar da içlerinde ikiye ayrılacak ve uzmanlaşacağımız dalı seçmemiz istenecek. Bu seçimi alt yetenek ağacından görebilirsiniz. Buradaki seçenekler arasında öyle büyük farklar yok. Mesela biri iki eline ışın kılıcı alırken, diğeri çift taraflı ışın kılıcı kullanıyor. Yada biri daha ağır hasar almaya dayanabilirken, diğeri siper almayı öğreniyor.

SINIF REHBERİ

Jedi Knight:
-Jedi Guardian: Yakın mesafe dövüş, tank, tek ışın kılıcı)
-Jedi Sentinel: Yakın mesafe dövüş, çift ışın kılıcı
Jedi Consular:
-Jedi Shadow: Yakın – Orta mesafe dövüş, Tank, çift taraflı ışın kılıcı, gizlenme
-Jedi Sage: Orta - Uzak mesafe dövüş, İyileştirme
Smuggler:
-Scoundrel: Scatter Gun, Gizlenme
-Gunslinger: Çift tabanca, Mevzi alma
Trooper:
-Vanguard: Yakın - Orta mesafe dövüş, tank
-Commando: Orta – Uzak mesafe dövüş, iyileştirme
Sith Warrior:
-Juggernaut: Tank, tek ışın kılıcı
-Marauder: Yakın dövüş, çift ışın kılıcı, savaş sırasıda geçici gizenme
Sith Inquisitor:
-Sith Assassin: Yakın – Orta mesafe dövüş, tank, çift taraflı ışın kılıcı, gizlenme
-Sith Sorcerer: Orta – Uzak mesafe dövüş, iyileştirme
Imperial Agent:
-Operative: Yakın – Orta mesafe dövüş, Heal, Energy Blade/tüfek, gizlenme
-Sniper: Orta - Uzak mesafe dövüş, tüfek , mevzi alma
Bounty Hunter:
-Powertech: Yakın - orta mesafe dövüş, tank
-Mercenary: Orta – Uzak mesafe dövüş, iyileştirme

Hala karakter yaratıyoruz.
Bu aşamayı da atlayınca son ekran olan karakter görünümünü özelleştirmeyi, canınızın çektiği gibi yapın. Seçenekler bol. İsterseniz başında baya uzun zaman harcayabilirsiniz.

SONUNDA OYUNA BAŞLADIK
Oyuna başlayınca Dragon Age gibi, her sınıfın kendi özgün hikayesini oynuyoruz. Oyunda bir yandan su katılmamış bir MMO havası solurken, diğer yandan da her adımda bunun bir Bioware MMORPG si olduğunu hissediyoruz. İlk etapta single single takılırken, Mass Effect etkisini de hissedeceksiniz. Diyaloglar ME sisteminde ve cevaplaınız “Light” Ya da “Dark” yola girmenizi sağlıyor. Eğer Sith Ya da Jedi seçtiysenız, orta yollu “Paragade” bir yaklaşım size pek yaramayacak. Questler ve NPC muhabbetleri size ilk etepta, “Way anasını be Single player çıksa bile oynanırmış.” dedirtse de, ilerledikçe o “e hadi artık” hissi sizi sarıyor ve büyü biraz bozuluyor. Ayrıca oyuncu sayısı az olduğundan, serverınıza göre, bazen hakikaten single oynuyorsunuz.

Biraz ilerleyince PvP, flashpointler, warzone'lar açılınca işin Online boyutuna inceden giriş yapıyoruz. Kişiye özel görevlerden, takım görevlerine geçiyoruz. Buradan sonra SWTOR tecrübeniz, sizin tercih ettiğiniz şekilde ilerliyor.
Level kasayım kafasındaysanız gideceğiniz yer Warzone
Warzonelar:
-Voidstar: Bomba yerleştirmece veya savunma peşindeyiz.
-Alderaan: Bölge ele geçirmece.
-Huttball:Futbol heryerde futbol.

Burada vakit geçirip biraz “olduktan” sonra, Raid yapmak isteyeceksiniz. O zaman Flashpointlerin yolunu tutuyoruz.

TEKNİK BAKIŞ
Ses ve Müzik konusunda oyun tam not alıyor. Müzikler Star Wars kalitesine yakışır düzeyde. Seslendirmelerde de Bioware'ı her zaman beğenmişimdir. Yine beğendim.
Kanaatime göre grafikler bir MMOda çok önem verilmesi gereken bir konu değildir. Oyunda direk Mass Effect etkilerini hissettim. Fakat performans düşünülerek renk paleti biraz daraltılmış. Animasyonlarda oyunun motorundan kaynaklanan sorunlar yer yer göze çarpıyor.
SWTOR, MMO türünde bir devrim yapmaya niyetlenmemiş. 3. şahıs görüşünden WASD ile oynadığımız farklı bir WOW gibi. Oynanış hakkında WOW görmüş oyunculara çok fazla anlatacağım Bir şey yok. Üst seviyelere çıkıldığına oluşan sıradanlaşma sorunu burada da var fakat oyunun henüz çok yeni olması ve daha ne evrimler geçireceği düşüncesi bana umut verdi.

SON SÖZ
Birazdan yazdıklarımı okuyunca büyük ihtimal benim için “WOWcu lan bu” diyeceksiniz. Yanılırsınız. Bütün MMO lardan, ve özellikle WoWdan zerre haz etmeyen biriyim. Old Republic'e belki bendeki bu önyargıları kırar diye tarafsız bir gözle baktım. Fakat maalesef şu an için TOR, WOW'un hegemonyasını kırabilecek güçte görünmüyor. Tapanlar olmuş, itin götüne sokanlar olmuş. Ben, ağır Star Wars Fanı değilseniz, HENÜZ zıplamayın kafasındayım. Oyunun potansiyeli var, fakat nereye gideceğini biraz görmemiz gerekiyor. Çok Patch yemeli. O yüzden biraz bekleyip sabredelim.

24 Mart 2012 Cumartesi

AMNESIA: THE DARK DESCENT İNCELEME


Yazan: Can Oral

Amnesia ismini duyanlarınız illa ki oyunun korkunçluğuyla, akıl alan, yürek hoplatan anlarıyla ilgili birşeyler de işitmişlerdir. Hem basın, hem de oyuncular tarafından tarihin en korkunç oyunlarından biri olarak nitelendirilen bir yapım var karşımızda. Benim gereğinden fazla sayıda korku muhteviyatlı eseri mesleki bir merakla incelememden midir bilinmez, taşlaşmış yüreğim yeri geldiğinde pır pır atamamış olabilir fakat merak etmeyin, yanımdaki sadık deneğim üzerinde, bu mel'un oyunun nasıl sinirsel ve hormonal tepkiler yarattığını bilimsel bir tarafsızlıkla inceledim. Ağladığında mendil vermedim, bağırdığında "Şşş, ses etme, oyun bu oyun" demedim.

Gotik korku akımını gururla sahiplenen Amnesia, artık herhalde çoğunuzun kustuğu bir hikayesel başlangıça sahip: Hafızasını kaybetmiş olarak uyanan protogonist çevresinde neler döndüğünü anlamaya çalışacaktır. Evet, ilk etapta umut vadetmediğinin farkındayım fakat bu durumu kendimize bilinçli olarak yapmış olduğumuzu, gene kendi kendimize yazdığımız bir mektupla öğrenince hikayedeki ivmelenme başlıyor: "Ben ne bok yedim ki yaptıklarımı bilerek devam edemem?"


Bu gün ışığını son görüşünüz olabilir. Tadını çıkarın.


Ana karakterimiz Daniel, oyunun geçtiği lanetli şatoda kan ter içinde debelenirken kendi hikayesine dair izlere de ulaşıyor. Şimdi kısaca değineceklerim hikayenin oldukça küçük bir bölümünü piç etse de isteyenler alt paragrafa atlasın. "Ben öyle konuyu monuyu öğrenmeden oynamam arkadaş" diyenler burda kalsın, hikeyeyi katletmeyeceğim. Afrika çöllerindeki arkeolojik bir kazı esnasında antik bir mezarda, habis bir küreyle karşılaşır bu Daniel. Küreyle karşılaşmasından sonra hayatı ona dar eden bir gölge peşini bırakmaz. İngiltere'ye de dönse bu varlık peşinden gelir ve bütün irtibat kurduklarının canlarını birer birer alır. Daniel çaresizliğin doruğundayken bir Prusya baronu olan Alexendar Brennenburg'un bu gizemli küreler hakkında birşeyler bildiğini ve ona yardımcı olabileceğini öğrenir, böylece soluğu Brennenburg Şatosu'nda alır. Oyunumuz bu şatonun dehlizlerinde, avlularında, zindanlarında ve diğer muhtelif köpeği bağlasan durmayacak bölgelerinde vuku buluyor.

Amnesia birinci şahıs perspektifine ve bu türe dair herhangi bir oyuna göz atmış bir oyuncunun kolaylıkla ısınabileceği bir kontrol tarzına sahip fakat birinci şahıs vuruşmaca oyunlarıyla benzerliği burada bitiyor. Bitti. Korku aromalı Call of Duty isteyenler hemen gidip Fear'ın bilmem kaçıncısını edinsinler çünkü oyunun temel silahı "silahsızlık". Üzerinize çöken dehşete karşı olan mücadelenizdeki çaresizliğiniz zaten Amnesia'yı herkesin altına işediği nadir bir eser haline getiriyor. Bu oldukça basit ve hepimizin bilinçaltısal olarak sahip olduğu sonuca, korku oyunlarının bu kadar geç ulaşmış olması beni düşündürdü tabi. Elime çifteliyi, makinalıyı veriyorsun, ondan sonra üzerime eciç bücüş yaratıkları salınca korkmamı bekliyorsun. Korkmam. Sıkarım kafasına. Ama eğer, hayatta kalmak için tek çarem bir köşede saklanıp, yakınlarda dolanan, akıl sağlığımı ve dolayısıyla hareket yetimi kaybetmemek için "bakmamam" gereken varlığın gitmesini ter içinde beklemekse bir tik atın, olmuş. Adamlar doğru yolda.

Karanlıktaki tek dostunuz gaz lambanız olacak. Gazı bitene kadar o da...


Oyununun en dikkat çeken unsurlarından birisi, mekaniklerinin oyuncunun korku duygusunu muhafaza etmek için düzenlenmiş olmaları. Karanlıkta fazla kalmak ya da dehşet verici durumlarla yüzleşmek akıl sağlığınızı zedeliyor, akıl sağlığınız zedelenince hareket kabiliyetiniz azalıyor, görüşünüz bulanıyor ve daha kolay lokma haline geliyorsunuz. Amnesia öncesi korku oyunlarının kanımca zayıfladıkları nokta, oyuncunun bir bölgede istediği kadar kalarak oraya aşinalaşabilmesi ve yaratıkların cesetlerini inceleyerek bilinmeyen faktörünü yok edebilmesi gibi unsurlardı. Kısacası oyuncu oyuna kendi zamanını ve kararlarını dikte ettirebildiğinde kontrol kazanıyor böylece korku duygusunu yitiriyordu. Amnesia sizi sınırlı sayıda kibritleriniz, gazı bitmek üzere olan gaz lambanızla, bakmaya cesaret edemediğiniz, dolayısıyla öldürmeyi düşünmediğiniz varlıklarla baş başa bırakıyor. Işık kaynağının sürekli tükenmesi ve eksikliklerinin akli kaynakları tüketiyor olması oyuna, oyuncunun bir türlü rahat nefes alamadığı bir gerginlik unsuru katıyor.

Oynanışın bir diğer kısmını ise adventure türünün yapı taşlarından olan obje bazlı bulmacalar oluşturuyor. Bu tarz modern oyunlarda bazen basit bir objeyi, özellikle de karanlıkta göremediğiniz bir detay üzerinde kullanmak biraz yabancılaştırıcı olsa da oyunun temposunu korumak ve fırtına öncesi sessizliği daha eğlenceli hale getirmeleri açısından bulmacaların önemli olduklarını düşünüyorum. Amnesia'nın bulmacaları, kadim adventure ustalarının da hak vereceği gibi ortalama. Eğer oyun bir point and click adventure oyunu olsaydı, bu zamanda pek de matah sayılmazdı bu bulmaca yapısıyla fakat birinci şahıs korku simülasyonu içerisine yerleştirildiğinde doğru bir element halini alıyor. Fizik motoru bazlı bazı nadir bulmacaların ise oldukça taze ve keyifli olduğunu eklemeliyim.

Rengarenk sıvılar ve bilimum vanalar. Hardcore Adventure'cılar tatmin olmayabilir ama bulmacalar oyunun genel akışına klasik de olsa bir renk katıyor.


Amnesia, görsel olarak amaçladığı atmosferi layığıyla yaratıyor. Işık gölge oyunları başarılı işliyor, harabe halini almış şato güzel bir renk paleti ve detay seviyesiyle hayat buluyor fakat asıl değinmek istediğim konu ses. İyi ses tasarımına sahip olmayan iyi bir korku filminden ya da oyunundan bahsedemezsiniz. Korku duygusu işitme duyumuzla çok derinden bağlantılıdır. Gecenin sessizliğinde duyduğumuz tıkırtılara olan duyarlılığımız, o ani irkilme hali hep bu köklerden gelir. Göremediğimize, bilinmeyene karşı tek savunmamız kulaklarımızdır. Bu gerçeği bilmeden ve gerekli işitsel uyarıları yaratmadan da bir korku oyunu yapamazsınız. Amnesia'nın en ağır toplarından birisi tabi ki işitsel gücü. Hatta çoğu sekans sadece işitsel tedirginlikle ve karşılaşmadığınız tehlikelerin imalarıyla ilerliyor. Tehditin yaklaşması ve uzaklaşması gibi oyuncunun bilmesi ve ona göre davranması gereken durumlar kalp atışsal metodlarla, arabirimde kirlilik yaratmadan işleniyor. Devrim yok fakat tertemiz, ustaca bir uygulama var karşımızda. Seslendirmeler de oyunun bütçesine ve mütevaziliğine göre gayet yeterli ve karakterli.

Sağlığına dikkat et; aklına mukayet ol.


Frictional Games ekibinin Penumbra serisinden oldukça tecrübe kazandığı ve önceki oyunlarının işleyen özelliklerini rafine ederek, işlemeyenleri filtreleyerek en üstün işlerine imza attıkları ortada, ancak aklıma takılan yanlar da yok değil. Yukarıda da değindiğim adventure mekanikleri, bir adventure oyununun aksine sürekli akması ve oyuncuyu başka dehşetlere taşıması gereken bir korku oyununda yersiz kaçan takılmalara ve deneme yanılma süreçlerine sebep olabiliyor. Aktif olarak kullanılan obje çeşitliliğinin az olması, oyunun ana çizgisi dışındaki odaları keşfetme arzusunu biraz baltalıyor. Bulacağınız ekstra objeler (bulmaca objeleri dışındakiler yani) nasılsa ya kibrit ya da gaz yağı olarak karşınıza çıkıyor. Oyunun finaline yakın hala kibrit toplamak bayağılaşabiliyor haliyle. (O kibritle bir sigara bile yakamıyorsunuz neticede efkarlar bastığında.) Akıl sağlığı kaybının daha ağır bedelleri olabilirdi, oyun ilerledikçe yan etkilere alışıp hababam, karanlığı ve tehditleri nerdeyse hiçe sayarak akabiliyorsunuz dehlizlerde. Bunlar oyunun ruhunu zedeleyen durumlar değiller tabi ki. Oyunda, hikayesel merakı ve mazoşist ürperme ihtiyacını körükleyen, küçük zayıflıklara takılmadan yeterli bir ilgi ve hevesle ilerlediğiniz bir tempo mevcut en nihayetinde.

Eğer kendine işkence etmeyi seven, hayal mahsulu filmleri kitapları müptela gibi elinden düşürmeyen bir insan evladıysan, git-al-oyna, allah sana akıl fikir versin. Sakın bana gece uyuyamadım falan gibi yakışıksız şikayetlerle de gelme. Eşşek kadar adamsın.


 

Not: Bu arada ben oyunları puanlamayı düşünmüyorum. Her eserin kendisine has bir karakteri, güçlü ve zayıf olduğu yönleri, farklı zevkleri ve duyguları uyaran özellikleri vardır. Tek bir rakamsal kriter üzerinden değerlendirme yapmak aklıma yatmıyor. Starcraft'ın puanı Monkey Island'dan bir puan yüksek diye daha "iyi" bir oyun diyebilir miyiz? Bambaşka tecrübelerden bahsediyoruz. Hipodromda atlar yarışmıyor. Okuyun, bir bakın bakalım hoşunuza gidiyor mu gitmiyor mu. Vakit ayırdığınız için sağolun.




23 Mart 2012 Cuma

WOW A YENİ EXPANSİON


World of Warcraft 'ın 4. expansionu Mists of Pandaria bu hafta beta test aşamasına geçti. Fakat henüz piyasaya çıkış tarihi hakkında bir açıklama yok. Oyunun bağımlıları bunun açılamasını beklerken, Blizzard'dan bir yönetici, 5. expansionun hazırlıklarına başladıklarını söyleyerek, meraklıları şaşırttı.

Açıklamanın devamı şu şekilde:
“WoWun geleceğini çok parlak görüyorum. Mists of Pandaria, piyasadaki şüphesiz en iyi MMO'ya yeni bir hayat katacaktır. Daha sonrası için de kafamızda fikirler oturmaya başladı.”

Ben yine de uyarımı yapayım. Çok geç olmadan kurtarın kedinizi gençler.

22 Mart 2012 Perşembe

FİFA STREET İNCELEME



Seni tekrar çocukluğumun şanlı şerefli anılarına götürüyorum ey okuyucu, DAVİD DOUİLLET JUDO  incelememde ilkokuldaki karate kungfu günlerimi anlatmıştım. Şimdi zamanı biraz ileri alıyoruz ve ortaokula gidiyoruz. Futbol günlerine..

ENDÜSTRİYEL FUTBOLUN DOĞUŞU

Çok iyi hatırlıyorum, kendi halimizde tenefüslerde topumuzu teperken, okulda spor salonunda 5erli takımlardan turnuva yapılacak haberi gelince, her şey bir anda değişmişti. Romantik futbolun yerini Endüstriyel futbol almıştı sanki.
Ben o yıllarda neden bilmem hep kaleye geçiyordum. Bu hiç top oynayamayanın kaleye konması gibi değildi, çünkü ayağım da düzgündü aslında. Çok çalım atamazdım ama gücümle hızımla falan takıma gayet faydalı olur, iş yapardım. Neyse işte futbol hayatımın ilk dönemlerinde kaleciydim. Bu okulda turnuva haberi gelince, 30 kişilik sınıftan bir 5 kişi+3 yedek çıkarılması gerekti. Geçmiş zaman tam nasıl oldu hatırlamıyorum ama 2-3 kişi bi kahpelik yapmışlar, ders arasında kimseye hissettirmeden gidip beden hocasına bi liste vermişler, bizim takım budur hesabı. Ben kafamdan diyorum ki kalede kesin ben varım, çünkü top tutabilen tek adam benim. Diğer çocukların hepsi felaket, böyle ellerinin arasından gol yiyolar, bacak arası yiyolar falan. Rezil olursun yani. Neyse listeyi bi gördüm Ana, yedek kaleci yazmışlar lan beni. Bide duydum ki karılar falan dedikodu yapıyo sınıfta, ay kim oynuyo bizim takımda falan fistan.Tabi cinnet geldi bana, gittim kendini kaptan yazdırmış lavuğa, adı da Piç Murat, sınıfta saçına jöle süren tek model. Kafa mı açıyon lan benle Piç dedim, kim kaybetti kaptanlığı da sen buldun lan koduğum dedim falan arıza çıkardım. Tamam dedi bu bıdıbıdı yapma, öğlen kur, karşıma çıkar takımını.
Tamam lan dedim senden mi korkucam. Sınıfa şöyle bi baktim, çok iyi oynıyan iki üç kişi var biri bu Piç Murat, öbürlerini de kendi yakımına yazmış zaten. Geri kalanlardan kafamda bi takım yaptım. 2-2-1 düzeninde çıkardım sahaya. Kendim de geçtim kaleye. Yalnız takıma bakıyorum, çok sıkıntı var. Düzgün oynamayı bilen 2 kişiyiz. Bi ben bi Ayı Gökhan. Kalanlar hep torba. Şansımız sıfır. Olsun dedim, verdim çocuklara gazı. Dedim sizin de hakkınız lan bu turnuvada oynamak. Kimse bu sınıfın sahibi değil, çıkın oynayın aslanlar gibi. Maça başladık. Fena halde eziliyoruz, bunlar dalga dalga geliyo, akın akın üstüme geliyo ipneler. Bide diğer sınıflardan tipler kenarlardan izliyolar, Ergun Gürsoy havasında not tutuyolar. Bizim rakip de "Hazırlık maçı yapıyoruz canım" falan diyo bunlara. Sanki Almanya kampına gelmişler de, köy takımıyla sezon açıyolar havasında ipneler. Yalnız tek birşey yanımızda o da şans. Zaten benim baltaların gol atması imkansız, topu falan ıskalıyolar. 2 pas yapmaları imkansız. Anca Ayı Gökhan orta sahada top bulabilirse aşırtma atmaya çalışıyo ordan, onlar da kaleyi tutmuyo falan. Ama karşıdaki çakma Ronaldolar da gol atamıyo bi türlü. Abanıyo şerefsizler, direğe çarpıyo, abanıyo köpekler, ağzıma çarpıyo, ama o top içeri girmiyo. Abartmıyorum rahat 80 -100 şut geldi üstüme. Hiç unutmam, öğlen tenefüsü 50 dakka, 50 dakka gol atamadı bunlar. Vurdular, top içeri girdi. O saniye zil çaldı. Bunlar bağıra bağıra koşturdular sınıfa. Göt gibi kaldım. 1-0.

FANATİZMİN FUTBOLA GİRİŞİ

Neyse hızlı geçiyorum. Bunlar o sene gitti turnuvaya. İlk maçta 3-0 yenilip elendiler. Ama bir pozisyon var ki.. Bizim sikik kaptan, Piç Murat karıya kıza şekil yapıcam diye, karşısında boş kale varken rövaşata çekip golu kaçırınca, maçtan sonra farz oldu bizim oynamayan takım buna bi saldırdık. İki takım bi kavga. 10 kişiye 3er gün okuldan uzaklaştırma. Seneye yenicez lan sizi dedik, biz oynicaz o turnuvada.
Ağır rekabet başladı sevgili okuyucu. Her gün maç yapıyoruz, her gün yeniliyoruz. 30 maç yapıp gol atamaz mı bi takım ya. Ben de kaleden çıktım forvet oynuyorum artık dedim. Yenile yenile biraz oynamayı öğrendik, gol falan atmaya başladık. Yalnız maçlar derbi havasında, bunlar yıldızlar topluluğu Real Madrid, biz gururlu mücadelesini yapan Athletic Bilbao. Nefret rüzgarları esiyo, arada sağlam kavgalar oluyo. Dirsek falan atıyoruz birbirimizin ağzına. İnanmıycaksınız, son maçta, yani turnuvaya gidenin belirleniceği maçta ayağı kırılan adam oldu o sezon. Halı sahaya gitmiştik, çocuğu hastaneye götürdük iptal oldu o maç bidaha oynandı falan. Ama o sene de yalan oldu tabi, biz gene gidemedik turnuvaya.

EZELİ RAKİBE TRANSFER OLAN FUTBOLCU PSİKOLOJİSİ

Yeni bir sezon, yeni umutlar. Baya baya öğrenmişti bizim takım oynamayı. Bir arada oynamaktan taş gibi takım olmuşuz farkında olmadan. Takımın kaptanı Ayı, yıldızı ben. Ayı Gökhan ortalıyo ben yazıyorum. Hatta nası forma girdiysem her maç golüm var. Kendimize bi güven geldi. Resmen yıldızlar topluluğuyla kafa kafaya oynar olduk. Yine çoğu maç onlar  kazanıyo ama, başabaş oynamak, arada bir kazanmak falan, bizim San Marino için inanılmaz işler. Ama işler karışacaktı.

Bir gün, karşı takımın kaptanı Tombik Oğuz var babası hakem. Ayıyla beni dışarı çağırdı, lahmacun falan ısmarladı, yedirdi içirdi. Transfer teklifi yaptı bize. Bu sene turnuvada kaleci lazım. Sen geçersin kaleye dedi. Gökhan da yedek ortasaha olur ikinci yarı oynar dedi. Biz birbirimize baktık, küfür gibi laf. Şerefli mücadelemizi satarmıyız lan der gibi anlaştık bakışlarımızla. Siktiri çektik buna. Sezon bu kez başabaş devam etti. Yalnız bu ayıda bi değişimler vardı. Sevgilisi bunu bırakıp Piç Muratın manitası olmuştu, bu da bunalıma girdi. Takıma bi bağırmalar bi sinirler geldi buna. Kolej havası bozuldu, takım içi kavgalar oluyo falan. Hatta beni bazen yedek bırakıyo. Karşı takım götüyle gülüyo tabi. Bende de yıllardır turnuvada milli olamamak psikolojiyi biraz bozmuş, bi gün yine kavga ederken skerüm takımını da seni de dedim, ve ezeli rakibe imzayı attım. Bu kez de sınıfın yarısı bana düşman, takımını nası satarsın diye. Figo Barcadan Reale geçince domuz kellesi fırlattılar ya, bi onu yapmadıkları kaldı bana. Lan götoşlar o takımı ben kurmuşum zaten. Neyse, profesyoneliz dedim, giydim eldivenleri, geçtim kaleye, turnuvaya kadar form tutma peşindeyim. İyi de form tuttum. Ama içim bi buruk. Takımla konuşmuyorum zaten, toptan zevk de almıyorum abi, ola ola Piç Muratla takım arkadaşı olmuşum.

KALEDEKİ YALNIZLIK
O sezonun finali geldi. Unutulmayacak bir maç daha. Maçtan önce Ayı Gökhan beni aradı. Bak dedi, sen bize en büyük kalleşliği ettin ama yinede yıllarca bizim ikinci kaptanımızdın.Zaten sen gidince takım dağıldı gibi bişey oldu. Finalde yap yapacağını. Ye gollerini. Biz kazanalım. Çocuklarla konuşurum, turnuvaya gidersek zaten adam eksik olucak, karşıdan adam almak zorunda kalıcaz, seni geri kabul ederler takıma. Yap şu şikeyi, şu son senemizde beraber gidelim turnuvaya.

Final maçı, 1-0 öndeyiz. Penaltı oldu. Ayı Gökhan topun başında, kalede ben varım. Birbirimize baktık. Çekti şutunu, yavaşça köşeye gidiyo. Yapamadım, bilerek yiyemedim. Kurtardım. Maçı kazandık. Musluktan su içiyoz. İçim bi sıkıntılı. Kendimi rahatlatıyim diye geyik yapıyorum. Oğuza dedim ki "Bu sene turnuvayı kazanırmıyız sence?" Bu cevap verdi: "Kazanırız da sen oynamıycan." "Neden birader dedim" "Piç Murat seni takımda istemiyo." "Peki" dedim. Gittim Ayı Gökhanın yanına. "Yuvaya dönmek istiyorum bana yer var mı kaptanım?" dedim. Ayı bi düşündü, "Sen bizim evladımızsın, her zaman." dedi. 



OYUN HAKKINDA KISA KISA

Kısa bi not: Oyunda Türkiye ligi ve takımları mevcut değil, ligin itibarını iki paralık edenler sağolsun.

Oynanış:

Oyunda çalım atmak, hareket yapmak Fifa 12 ye göre çok çok daha kolay. Ben biraz daha başarılı ve maçları daha akıcı buldum. Ayrıca maçlarda tamamen sokak mantığı var. Örnek: Kaçınız mahallede asfalt yolda rakibin ayağına kaydı? Göt isterim gööt.

Mekanlar:

Statların yerini sokaklar almış. Çok da iyi olmuş. Normal Fifada statlar bana fena halde tekdüze ve birbirinin aynı geliyordu. Sokakta hayat varmış resmen.

Oyun Modları:



Modlar genelde eğlencelik mantığıyla kurgulanmış. Çocukluğumuzun mantığı, çalım atıyosan kralsın. Saf katıksız futbol.

Panna Modu: Miynatür kaleler. Bacak arası atıp adam geçersen 3 puan, aşırtıp geçersen 2, çalımlarsan 1 puan, golun kendisi de 1 puan. Bu puanlar kenarda birikiyor, golu atınca skor olarak yazılıyor. Arada kaptırıp gol yersen de puanları yazdıramadan kaybediyorsun.

Last Man Standing: Gol atınca karşı takımdan bir oyuncu eksiltiyorsun.

5-A Side Modu: 5 e 5 maç yapıyoruz. Sokak kuralları. Faul yapmak serbest. Kaleler bel yüksekliğinde.

Futsal Modu: Bizim okuldaki turnuva. Kapalı salonda 5erden, faul yapmak yasak.

World Tour: Dünyayı geziyoruz. Puan topluyoruz ve puanımızın yettiği etkinliklere katılıyoruz. Ayrıca tecrübe puanı birikiyor ve bunlarla oyunculara yetenek dağıtıyoruz

Kıyafetler:

Oyunun beni mest eden yeri burası oldu. Çek alta eşofmanı, üste kapşonluyu gel. Giy formayı, alta kot, alta kösele, gel.

Son söz: Birbirine benzeyen oyunlar içinden sıyrılan bir oyun Fifa Street 12. Biraz atari oynar gibi, relax oynanmalı. Çok birşey beklemezseniz oyunu seversiniz. Türkiye harici zibilyon tane lig ve takım mevcut. Ama mesela sizce de bu oyuncuların çocuk hallerini falan oynatsak mükemmel olmaz mıydı?

19 Mart 2012 Pazartesi

ELDER SCROLLS MMO DEDİKODUSU

Resmi bir açıklama olmasa da kulaktan kulağa fısıldanan dedikoduları toparlayalım:

- Mayıs ayında oyunun resmi duyurusu gelebilir.
- 3 factiondan birine dahil olma şansımız olacak
- Skyrim, Morrowind, Oblivion oyunlarından daha önceki bir tarihte geçecek.

THE WALKİNG DEAD TRAİLER

Walking Dead gerçekten etkileyici bir dizi. Zombilerin işgal ettiği dünyada hayatta kalanları izlemek insanı inceden geriyor ve fena halde heyecanlandırıyor. Diğer yandan dizinin oyununu da hazırlıyorlar. PC PS XBox ve bilimum platforma çıkacak yeni zombi shooterımızın ilk trailerı karşınızda.

WASTELAND 2 EKİM 2013TE HAZIR

Daha önce WASTELAND 2 HAYAL Mİ GERÇEK Mİ ? diye haberini yapmıştım. Brian Fargo'nun oyunu için ihtiyaç duyduğu 1M$ ı kickstarter'da bağış olarak toplayacağını söylemiştim. Sonuç: Parayı toplamak sadece 2 saat sürmüş. Şimdi iş tekrar tasarımcılara döndü. Onlar da oyunu bitirmek için 12.000 saate ihtiyaçları olduğunu, yani Wasteland 2 nin Ekim 2013' te hazır ve piyasada olacağını söylüyorlar.

Ve hala kampanyaya para akmaya devam ediyor. Bütçe arttıkça oyun gelişecek ve gaha büyük bir dünyada geçecek.Eğer bütçe 1,5 Milyon $ ı bulursa, Mac OSX ve Linux versiyonları da yapılacakmış.

18 Mart 2012 Pazar

BALDUR'S GATE ENHANCED EDİTİON GELİYOR

Önce haberi vereyim:

BG Enhanced Edition geliyor. Aynı 2D engine' biraz elden geçiriecek, Seslendirmeler aynı şekilde sadece ilk satır. Fakat tüm yan görevlerde tüm diyaloglarda bu ilk satır konuşulacak. Mod yapımına açık bir kod. BG 1-2-TOB birlikte tek oyun gibi sunulacak. Ve oyunculardan gelen reaksiyona göre 3.oyunu yapıp yapmamaya  karar verilecek.
Haber bu kadar, yazının devamında bilgi yok. Tamamen yorumlarım var.


Şimdi konuşmaya başlayayım:

Etrafımdaki çoğu insan gibi ben de çocukluğumu BG serisi ile yaşadım. Tamamen şahsi fikrim, yine o zamanların daha gölgede kalmış oyunu Planescape Torment derinlik açısından kardeşi Baldur'a 100 basar. Fakat BG'i özel kılan yanı, piyasaya çıkışıyla çağ açıp kağ kapamasıdır. BG öncesi RPG'ler FPS görünümlü, (hatta önceleri tık tık ilerlemeliydi, Allahtan sonraları akıcı yürüme moduna geçebildiler) altta yada yanda 4 party member'ın resmi olan, Eye of the Beholder ekolü oyunlardı. BG1 çıkınca CRPG türüne izometrik görüşü getirmiş, çağ atlatmış, ölüyü diriltmişti. 2. oyun ve nefis bitiş TOB ile seri misyonunu tamamlamış efsane olmuş,sahneden çekilmiştir.

Zaten sonrasında RPG'ler yeniden çağ atladı. TPS görünüşe geçildi. Tarihler birbirine çok yakın o yüzden yanılma ihtimalim var ama sanıyorum ilk uygulaması KOTOR du. Ve Jade Empire olsun, Bloodlines olsun, iyi oyunlar oynadık. Benim gözümde Bloodlines CRPG türünün son örneğidir. Bundan sonra tür farklı bir yöne evrilmiş, CRPG bitmiş Action-RPG başlamıştır. Ve türe Action sosu girince, bu gözler 3D grafikli Dragon Age'leri, Mass Effect'leri gördü. (Tamam Kotor, Masquerade ekolu de 3D idi ama kabul edelim DA, ME şatafatından uzak, daha ilkel bir 3d idi onlarınki. O mantıkla Ishtar 3 de 3D bir oyundur, kastedilen farklı.) Bethesda koluna hiç değinmiyorum onlar ezelden beri başka bir yoldaydı zaten.

Fakat bunca evrim geçiren türün problemi, 3D grafikler, full seslendirmeler alanında ilerlerken, içerik alanında sürekli gerilemesi oldu. Tabi şöyle paradokslarla karşılaştılar, "Dragon Age'e Baldur kadar yan görev koyarsak, hepsini seslendirmek, sinematikleri modellemek bilmemne derken, o oyunun yapımı 10 yıl sürecek." O saman seçim şu: Ya içerikten kısmayacaksın belki full seslendirip demolandırmayacaksın, fakat oyuncu oyunun evreninde her köşeden fırlayan hoş ayrıntılarda boğulacak, atmosfer serhoşu olacak. (Örneği Skyrim) Ya da içerikten kırpıp daha lineer, dar bir senaryoyu ustalıkla, sanatçı işi bir sunumla, oyuncunun suratına tokat gibi vurmayı hedefleyeceksin. (Örneği Mass Effect)

Malesef hep içerikten kırpmak durumunda kaldılar. Tepeden 3Dyi bastılar, alttan senaryoyu çektiler. Bu sebepten hala Baldur diyoruz. 640x480 izometrik oynanışa, diyaloğun ilk cümlesini dinleyip kalan 6 paragrafı okumaya bayıldığımızdan değil. Ama görüyorum ki yapımcılar bizi gene götünden anlamış.

Bu dedikodular piyasada ilk dillendirildiği zamanlar ben bir 3D Remake beklemiştim. Çünkü 2D izometrik oynayamam abi. Oyuna ayılsamda bayılsamda, bu gözler daha geçen hafta Mass Effect 3 görmüş, diyaloglarınızı 1 saat okur, zorlarsam 2 saat okur, 3. saatte bu bünye kurdeşen döker. Bana konuşmalarda demo yapmazsanız ben karşıdakinin yüz ifadesini mimiğini artık hayal edemem. 15 sene önce yapıyordum onu. Yada gidip masaüstünde yapıyorum, orda bile GM'a 50 tane soru soruyorum şu nasıl bu neye benziyor diye. Artık çağ dışı bir sunumdan zevk alamam. Ben 20 yıllık oyuncu olarak bunu söylüyorsam, sen 2 yıllık konsol bebesine senaryo olarak bir şaheser de yazsan boşa gider paşam.

Piyasada anlamadığım birşeyler oluyor, önce Wasteland yapıcaz dediler tekrar 80 li yıllarıun motoruyla, şimdi 90ların motoruyla Baldur. Bakın abiler,  siz bana Mass Effect Motoruyla Planescape Torment Remake'i yapın. Ben de yemin ediyorum onu 8 kere bitirecem ve zirvede bırakıyorum deyip bir daha oyun moyun oynamayacam.

DİABLO 3 ÖN İNCELEME

Blizzard yıllardır WOW 'dan o kadar sağlam paralar kaldırdı ki, Starcraft ve Diablo oyunları üvey evlat gibi bir köşeye atıldı. Diablo 2 ile 2000 yılında tanışmışız bu ne demek, 12 yıl olmuş.  Yani bir çok genç oyuncu bir Diablo oyunu ile ilk kez karşılaşacak. O yüzden Blizzard'ın önünde zor bir sınav var.

Oyunun beta versiyonunun baştan sona oynanış videolarını ekliyorum. Çıkılabilen en yüksek levelın el vardiği kadar farklı yeteneklere bir göz atabilirsiniz. Wizard, Witch Doctor, Monk, Barbarian ve Denmon Hunter ana sınıflarının yanında, Blacksmith, Jeweller ve Mystic gibi Artisan karakter özellikleri hakkında da fikir edinebilirsiniz.

Grafikler, Animasyonlar, Beta sürümü olmasına rağmen umut verici. Videolar HD kalitesinde yani ne var ne yok tam performans benim gördüğümü kendiniz görün ve karar verin.


Bulaşıcı hastalıklar, zehirler, ölü diriltme büyüleri kullanan Witch Doctor karakteri ile Beta.




Tank gibi zırhlar giyen , vurdumu ses getiren Barbarian sınıfı.




Dövüşlerde hıza dayalı, büyüleri ise iyileştirme, güçlendirme tarzında olan Karakter sınıfı Monk.




Katıksız, limitsiz büyücü sınıfı Wizard.




Dövüşlerde uzaktan okunu kullanan ama aslında zevkli kısmı yaratıklara tuzaklar kurmak olan Demon Hunter.




Son olarak, eğer benim oyunla ilgili şahsi fikrimi sorarsanız, Blizzard'a kimse kusur bulmasın yapmış üstüne düşeni. Ammaaaa sene olmuş 2012, ben daha Hack'n-Slash oyun oynamam agalar..

15 Mart 2012 Perşembe

DİABLO 3 ÇIKIŞ TARİHİ 15 MAYIS

Günün flash haberi, Diablo 3 15 Mayıs 2012 de piyasaya çıkacak. YÖK e mail bombardımanı, Finaller minaller nisanda yapılsın bitsin.

SİNS OF A DARK AGE RESİMLERİ

RTS-MOBA kırması oyunun ekran görüntüleri gayet hoş ve umut verici. Sins of a Solar Empire'ın yaratıcıları geliştiriyor.










12 Mart 2012 Pazartesi

MASS EFFECT 3 ÜN SOSYAL MEDYA YANSIMASI

Büyük ihtimalle blogdaki Mass Effect sessizliğine anlam veremiyorsunuz. Sebep şu, Çıkalı 1 haftayı geçti ve ben 4 gözle beklediğim oyuna iş güç sebebiyle daha elimi süremedim. 1. oyundan 2 ye import edilmiş save'im öyle yetim gibi duruyor.

Spoiler ile zehirlenmeden internet alemlerine bir bakayım dedim. Oyunun inceleme puanları resmen tavanlara vurmuş.Kendi kendime "Bu sefer iyi bir şeyin içine sıçmadan kotardın lan Bioware helal olsun sana" dedim.

Yağlama:

Eurogamer – 10/10
Vox Gaming – 10/10
PlayStation Lifestyle – 10/10
Eurogamer Germany – 10/10
GameInformer – 10/10
GameHunters – 4/4
The Guardian – 5/5
Gamerzines – 98/100
Xbox 360 Achievements – 96/100
IGN – 9.5/10
CVG – 9.4/10
GamesRadar – 9/10
Gamespot – 9/10
Metro – 9/10
Destructoid – 8.5/10
GiantBomb – 4/5
1UP – A
Kotaku – “Yes”


Sonra az daha bakınca sızlananları gördüm. En fazla boklamalar oyunun özensizce tasarlandığı yönünde.

Boklama 1- Tüm DLC'leri satın almak isteyem biri 870$ ödemeli.
İşte Fatura:

Collector's Edition (needed to obtain all content):
$80 - N7 Collector's Edition
Pre-order bonuses:
AT-12 Raider - Origin pre-order bonus
Chakram Launcher - Play the Kingdoms of Alamur demo
M-55 Argus - Pre-order bonus for select retailers
N7 Weapons pack - N7 Edition bonus
N7 Hoodie - N7 Edition bonus
N7 Warfare Gear - Pre-order bonus for select retailers
Reckoner Knight Armor - Play the Kingdoms of Alamur demo
Robotic Dog - N7 Edition bonus
Squad Outfit pack - N7 Edition bonus
Auxiliary purchases:
Unannounced price for the iOS game Mass Effect Infiltrator, which can affect the main game.
$10 day one "From Dust" DLC
$44.99 for the Liara figurine - which oddly enough now comes with multiplayer unlock DLC
$24.99 for The Art of Mass Effect Universe - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$80 for four Mass Effect 3 toys - "Slightly randomized" multiplayer unlock DLC
$59.99 for the Mass Effect 3 controller - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$209.99 for the Chimera 5.1 Headset - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$34.99 for the Mousepad - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$79.99 for the Messenger Bag - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$24.99 for the iPhone case - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$79.99 for the Mouse - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
$139.99 for the Keyboard - Collector Assault Rifle unlock DLC/Powerup
From Ashes DL'sindeki dosyaların zaten DVD deki Content klasöründe var olduğunu söylüyorlar. Eğer öyleyse mide bulandırıyor. Ha EA mi var arkasında? O zaman kesin doğrudur.



Boklama 2 - Bioware çok amatörce işler yapmış. Fotoğraflar demolar falan oran burdan çalıntı çıkıyor.

Tali Türbanın altından böyle çıkmış, soldaki de Google'da bulabileceğiniz bir resim.



Hikaye ve sonla ilgili kopya iddaları..

Boklama 3- Tüm hikaye Star Control serisinden çalıntı.

Şöyle argümanlar var:



Tabi bir de şu var göreni dumurlara getiriyor:



Bir de oyunun sonu muhabbeti var. Biz daha oynayamadık adamlar bitirmiş bile. Ve genel kanı oyunun sonunun çok havada kalmış, böyle bir seriye yakışmayan bir final olduğu yönünde. Bioware internet sitesinde "Oyunun sonunu nasıl buldunuz?" sorusuna "Leşoz" cevabını verenler almış yürümüş. 17 farklı son masalının aslında 3 sonun arasına slaytlar sokuşturarak çoğaltldığını söylüyorlar. Sonunu görenin bir daha Mass Effect adını duyası gelmez diyenler var. Ve hayranlar deli gibi sonu değiştirecek bir DLC istiyor.

Aslında taşlar yerine oturdu mu ne? İlk gün piyasaya küfür gibi bir DLC sürdün ve oyunculara nefret çığlıkları attırdın. Ama öyle bir son yaptın ki aynı oyuncular 1 hafta sonra "DLC isterük" diye çığrınmaya başladı.

Kaynak: Bilimum internet sitesi, ekşi sözlük, bilmemne..

11 Mart 2012 Pazar

ÖN İNCELEME: MECHWARRİOR ONLİNE

MechWarrior oyunları hep iyi bir fikrin, o kadar iyi uygulanamadığı oyunlar oldu. Mechler için çok fazla özelleştirme seçeneğimiz olurdu ama sonuçta kazanmak için her oyunda bir taktik bulur ve bütün oyun onu uygulardık. MW2 de butun görevler uzun menzilli füze atarak tamamlanabilirdi. MW3 te ise düşmanın ayaklarına hızlı ateş eden kazanırdı. Ve serinin bütün oyunlarında kural şuydu: "Ağır Mech hafif olanı ezer. Zırh her zaman Hızdan önemlidir."



MechWarrior Online bu yaz oyunculara farklı Mech'lerle oynamak için bir sebep vermek istiyor. Oyun geliştiricileri konferansında, yapımcılar "Silahlanma yarışına bir son vermek" hedefinde olduklarını söylediler. CryEngine ile yapılmış Free-to-play oyunun konsepti 12 ye 12 online maçlar. Mech'leri özelleştirme ve takım çalışması ise anahtar faktör.



İki taraf da bu sefer hafif Mechlere gözetleme, arama, ve keşif için ihtiyaç duyacak. Ağır saldırı Mechleri rakibğin attığı bombaları zırhıyla emecek ve diğer yandan ölüm yağdıracak. Orta sınıf Mechler ise farklı silah ve rol seçimleriyle çeşitlendirilerek, çatışmanın kaderini değiştirmeye çalışacak.

7 Mart 2012 Çarşamba

İNCELEME: NBA 2K12


Yazan: Çağrı Özgöz

Kuşkusuz ki spor oyunları ezelden beri EA Sports'un “Buralar benden sorulur” dediği bölge. Son dönemlerde 2KGames'in de ortaya atılmasından sonra bu türdeki yapımların kalitesinin neredeyse yüzde yüz arttığını söyleyebiliriz. Basketbol oyunu dediğimizde ise hem konsol hem de PC de tek akla gelen oyun şüphesiz NBA serisidir.

Her sene devamlı olarak yenilenen, 2K'in son gözdesi NBA2K12' ciğini mercek altına aldım...

Aslında hemen hiç alternatifi olmayan bir oyunu inceleyelim demek biraz kafa karıştırıcı oluyor. Çünkü aynı oyunu geçen seneki versiyonu hariç, kıyaslabileceğiniz bir yapım koyamıyorsunuz önüne. Eh hal böyleyken iş hayal gücüne kalıyor. Biz oyuncuların istekleri ve de hayal güçleri sınırsız olunca böyle yapımların tatmin etme seviyesi, kişisel beğeni ve tercihlerimize bağlı bir değişken haline geliyor :) Objektif olmaya çalışarak 2KGAMES bu yıl ne ortaya koymuş bakalım...

Bundan birkaç yıl önce New Star Games in o 2D oyunlarıyla piyasaya girip de salladığını hatırlıyorum. New Star Soccer'a az takılmamıştım. Tek bir oyuncuyu yöneterek kariyer oluşturmak bir hayli zevkliydi. Önüne gelen sponsor anlaşmaları, maçlarda asist gol atma hırsı, daha zor seviyelerde kendini test etme beni büyülemişti diyebilirim. Hatta o zamanlar NSS in 3D oyunları yapacağı günleri sabırsızlıkla bekler olmuştum, ki devasa firmalar piyasadaki bu izlenimi yakalayınca, PLAYER CAREER modları spor oyunlarında hayli üzerine düşülen bir durum haline geldi. Tek bir oyuncuyla kariyer yapmak, yıllarca oynamak ve ardından emekliye ayrılarak kendi şaheserini seyretmek, hatta kimi oyunlarda oyun sonu videosu girip de kaşından gözüne oluşturduğunuz oyuncunuzun HALL OF FAME videolarını izlemek enfes olmaktaydı :) Eee? Bu cümleler neyin nesi diyorsunuz şimdi... Tabii ki bu oyunun en çok albenisi olan “My Player” modundan bahsediyorum.



Beni niye oynatmıyosunuz abi? Babam var benim abi işte resmi !

My Player modunda kariyerimize Elites ve Rookies takımı maçına gelen gözlemcilerin önünde sahaya çıkarak başlıyoruz. Bu maçtaki performansımıza göre DRAFT sistemiyle NBA takımlarına seçilmeye çalışıyoruz. Draft sıralamalarıda takımlar seçimlerini hem sizin yetenek ve performasınıza, hem de kadrolarında ihtiyaç duydukları oyucu pozisyolarına göre yapıyorlar. Performans derken “30 sayı atayım da beni LAKERS alsın” demek mümkün değil... Attığınız iyi bir pas, yaptığınız sayı assisti, blok, rebound, Double Team' e kadar her hareketiniz performans puanınızı etkiliyor. Oyun sonunda da size talip olmayı düşünen takımdan amcalarla 3 er soruluk mülakat tarzı görüşmeler sonucu draft'a geçip Nba oyuncusu olmayı bekliyorsunuz. Tebrikler artık bir NBA oyuncususunuz. Daha yeni başlıyor, hemen heyecan yapmayın. Takım arkadaşlarınız sizin aynı zamanda rakipleriniz :)

Hocam Allahın varsa iki dakka giriyim, dayımlar taa Meseçusesten geldi izlemeye be!

Kariyerinizin başında oyunda fazla dakika alamıyorsunuz. Hoca ufak hamlelerle bizi denemeye kalkıyor. Siz de performansınızla kendinizi kanıtlarsanız dakikalarınız artıyor ki bu oyuna yeni başlayan biri için pek de kolay bir şey değil. Zaten bu modu en az PRO seviyesinde oynayabilmekteyiz. Attığınız sayı oyun içinde koçun ve taraftarın gözünü doldururken, saha içindeki hareketleriniz takım arkadaşlarınızın size verdiği reytingi olumsuz etkileyebiliyor. Buna 2Games TEAM RATING adını vermiş. Örneğin 30 sayı atıp hocanızdan GOOD performance (İyi performans) notu aldığınız bir maçta; kötü paslarınız, bencil şut seçimleriniz, savunduğunuz oyuncunun içeri pasına sadece bakmanız yahut içeride pas almasını izin vermeniz(özellikle pota altında), savunduğunuz oyuncuya sayı ikram etmeniz gibi nedenlerden TEAM RATING iniz D olabilir. "D" olabilir demişken; A+, A, A-, B+, B, B- şeklinde E ye kadar uzanan bir takım not cetveliniz mevcut. Bu not kötü hareketlerinizde düşüş gösterirken, yaptığınız her iyi nitelendirilebilecek hareketinizde artıyor. Team rating ekranda sürekli bir gösterge çubuğu halinde gözünüzün önünde :) Ayrıca her oyundan önce size 3 adet görev veriliyor. Oyun sırasında DYCANMIC GOAL denilen ek görevlerle (Örneğin bir sonraki 2 atışını sayı al vb.) destekleniyor. Oyun içinde bu görevleri tamamlamamanız eksi bir durum oluşturmuyor. Ama başarırsanız, TEAM RATING, PERFORMANCE ve GÖREVLER size Skill Puanı kazandırıyor ve ve bu puanları kullanarak yeteneklerinizi artırıyorsunuz.

Skill point sistemi sadece oyun içinde yaptıklarınızla değil, DRILL bölümünde yaptığınız antrenmanlarla da destekleniyor. Belirli bir paunı aşıyorsunuz yahut yap denileni yapıyorsunuz ve sonucunda Skill Puanı kazanıyorsunuz. Sürekli antrenman gibi bir hakkınız yok, 3-4 maçta bir tek drill veriliyor, siz de bunu en verimli şekilde kullanmaya bakıyorsunuz., Team rating, taraftar ve basın ilişkilerini de maç sonrası yapılan basın toplantılarında vereceğiniz cevaplarla artırmak ya da düşürmek mümkün.

Olmaz Ahmet, Clippers'a gelen sigara da içer, dersten de kaçar, kopya da çeker.



Tabii ki draft olduğunuz takımda ömür boyu oynama zorunluluğunuz yok. MY TRADES bölümünden transfer olmak istediğiniz takıma göz kırpıp size teklif göndermelerini beklemeniz mümkün ki başarılı bir oyuncuysanız hiç de zor olmuyor. Hemen bir sonraki trade döneminde emin olun ki sizi alacaklardır. Sadece sizin istedikleriniz değil, diğer takımlardan da sizinle ilgilenen olursa bunu görebiliyorsunuz.

Ben basketi Almanya'da altyapıda öğrendim!

E tabi sözleşmelerinizi belirli bir meblağ üzerine imzalıyorsunuz. Bu parayı nerede harcıyorsunuz? Örneğin takım arkadaşlarınızı yemeğe çıkarabilir, team ratinginize torpil geçebilirsiniz, yahut bir basketbol okulu açıp fan support unuzu artırabilirsiniz ya da "EFSANE" lerden büyük meblalar karsılığında ders alır direkt olarak skillerinizin geliştiğini görebilirsiniz. Bunlar haricinde sahip olduğunuz parayı skill point ile değiş tokuş yapabilirsiniz. Siniz siniz siniz siniz... Neyse. Ehm...

Diğer modlara geçecek olursak online olarak birileriyle kendinizi test etmeniz tabii ki mümkün. Çoğu insanın ayılıp bayıldığı Lig modunda herhangi bir takımın başına geçip tüm oyuncularınızı kontrol etmeniz, draft edilen değil, draft eden olmak da tabi mümkün yalnız benim çok fazla tercih ettiğim bir mode olduğunu söyleyemem. Şahsi tercihimde diğer modlar, MY PLAYER modu yanında biraz altta kalıyor.

Ayrıca basketbolda biliyorsunuz ki çok sayıda yapılabilecek hareket var. Sadece dribble(top sürme) esnasında yapılan trick'ler değil, basketbol oyunun her anında çok. 2KGAMES bunları olabildiğince oyuna aktarmaya çalışmış tabii ama bunları nasıl yapacağım ben sorusu akla geliyor. Hepsini size tuş tuş gösteren bir training(antrenman) de mevcut canınızı sıkmayın. Yalnız oyunu bir joypad aracılığıyla oynamanızı şiddetle tavsiye ediyorum zira klavye ile saç baş yoldurabiliyor :)

ALL STAR haftasında bir SLAM DUNK CONTEST ya da 3 POİNT CONTEST olmamasına bir anlam veremedim. MY PLAYER da ya da Lig modunda o haftaya gelmeyi heyecanla bekler, NBA yıldızlarıyla Smaç şov yapmaya can atardık 3 yıl önce. Bu "oyun içi oyunun" kaldırılmış olması beni pek memnun etmedi. ALL STAR haftasında sadece EAST ve WEST takımlarının kapışmasında rol alabiliyoruz. Sebebi ise “ALL STAR WEEKEND” in isim haklarınınn EA'in elinde olmasıymış

Jordan Kolejde benim yedeğimdi lan. Valla bak!



Ee bu kadar yeter biraz da teknik özelliklere bakalım...

Grafik konusunda pek laf edilebilecek bir durum yok. Oyuncularda, saha içi, toplu pozisyonlarda fazla bir problem gözünüze çarpmıyor yalnız topla alakası olmayan figürlere değer verilmemiş. Belki göze batmaz diye düşünülüp uğraşılmamış olabilir ama gercekten can sıkan pozisyonlar yaşanabiliyor. Örneğin; sayı atıp defansa dönerken yandaki hakemle burun buruna geldiğinizde gayet rahat bir şekilde sizin onu ittirip kaktırarak yolunuzdan atmanızı beklemesi şaşırtıcı. Seyirciler de aynı dertten müzdarip, kimin ne olduğunu tanımanız imkansız çünkü 2000 yıllarındaki karton kutuya benzer grafikler şeklinde hazırlanmış. Oyun içi gayet başarılı fakat oyun çevresi hakkında aynı şeyi söyleyemiyoruz.


Ses ve ses dinamiklerine de laf etmek mümkün değil. PRESANTATION bölümünden dilediğiniz gibi ayarlama yapabiliyorsunuz. Sadece oyuncu ve saha seslerini açarsanız pozisyonda takım arkadasınızın SHOOT SHOOOT, I GOT HIM, GIMME THE BALL GIMME diye bağırdığını bile duyabiliyorsunuz :) Spikerlerimiz aynı pozisyonları genelde aynı repliklerle sunuyor. Fakat hiç beklemediğiniz bir anda,az önce attığınız sayının aynısı için VAAAAOOVVV HU HUUUU diye bağırırlarsa şaşırmayın. Olur öyle diyip geçin :)

Oynanabilirlik hakkında bir hayli konuştuk zaten. Ha unutmadan maç sonrası yorumlarda hep aynı soruları sorduklarından ve hep aynı cevapları vermeniz gerektiğinden en iyi cevap seçeneğini arama motorlarına sorarak bulmanız mümkün... Eheh.

Son olarak artık JORDAN iconundan kurtulman gerek 2K12 diyorum. Sürekli Jordan ayakkabılarm olsun, Jordandan mektup gelsin, jordan beni karısından çok sevsin diye uğraşmayalım, (tamam sen sponsor aldın da biz almadık be abi) yeter.
Oyun oynayın, oyunda kalmayın.


Yazarın Oyuna Puanları:
GRAFIK: 85
SES: 90
OYNANABILIRLIK: 80

5 Mart 2012 Pazartesi

YENİ WİNG COMMANDER YOLDA

Siz de benim gibi Blair'e ve Kilrathi öldürmeye doyamayanlardansanız, müjdeli habere hazır olun. Oyunun hayranları, 10 yıldır freespace motoruyla bir WC oyunu yapmaya uğraşıyorlardı. Çoğu Fan yapımı gibi. bu da bitmez diye düşünmüştüm ama beni yanılttılar. Bakalım:



55 görev, 11.000 satır diyalog, 9 saatlik seslendirme, 70 ara demo, 90 dakikalık sinematikler, 221 seslendirmeci. Böyle kaliteli fanmade proje kırk yılda bir yapılıyor. 22 Martta çıkacak oyun için son sözüm: "Şu kıl yumaklarına son kez basalım lazeri roketi!!"

2 Mart 2012 Cuma

İNCELEME: ALAN WAKE


Max Payne oyunlarının yapımcısı Remedy tarafından 2 yıl önce XBox'a çıkarılan Alan Wake'i PC de inceledim. Oyunun adı başroldeki karakterin de adı. Alan Efendi, Stephen King çakması bir korku gerilim yazarı. Yazar olarak üretemediği bir dönemdeyken, üstüne kabuslar görmeye başlıyor. Bunun bir de karısı var, adını şimdi unuttum o yüzden Ayşenur diyecem. Ayşenur'u 2 özelliği ile tanıyoruz. Birincisi en çok korktuğu şeyin karanlık olması. İkincisi de oyunun yarısında donla gezmesi. Yani bu abla da Alan gibi az denyo. Neyse bu ikisi tatile çıkıyolar. Ufak bi kasbaya bi arkadaşlarının evine gidiyolar. Sonra arkadaşları yokmuş da bi cadı karı varmış da neymiş de hikaye akıyo işte.



Oyunun tarzı Survival Horror TPS. Yani şöyle çevirelim,(Yapma) Adamı Arkadan Görmeceli Hayatta Kalma Korku Oyunu. (!) Bu türün başarılı olması için gereken baş özellik atmosferdir. Peki AW'de atmosfer nasıl? Başarılı. Bir kere karakterler bildiğin arıza tipler. Evde sigorta atsa karanlık korkusundan salya sümük vızıklanan bir kadın. Artı bizim kabuslardan uyuyamaz olmuş Alan. Artı bizimki böyle kılçık edebiyatçı tayfasından, hayatında eli iş tutmuş bi adam olmadığından işler sarpa sarınca ordan kapıyım bi taş, vurayim ağzına, keserin kafasını savurup bi atarlanayım de yok bunda. Hikayede Stephen King öykülerinden alıntılar bol. Bir de şöyle hoşuma giden bir yenilik gördüm, bazen sağdan soldan Alan'ın kitap müsveddelerini topluyoruz. İşte mesela şöyle bir yazı var, “Tepedeki evin kapısından girdiği anda aldılar bizimkinin dalağını böbreğini” sonra 5 dakka oynuyoruz, bi bakıyoruz tepede sislerin arasında bir ev var. Bunun gibi oyunda başımıza ne geleceğini bilmenin verdiği gerginlik daha önce yapılmış bir şey değil. Ayrıca korku temalı oyunlardaki bütün germe-korkutma öğeleri mevcut. Sıralarsak; Her 5 mermi aldığımızda 8 düşman çıkması. Bu yüzden kaçmak zorunda kalmak. Düşmanların hep etrafı sarıp, arkadan yandan vurması. Bu yüzden sürekli arkayı kollama ihtiyacı. Karanlık, sis, vs..

Oyun bir yandan bölüm bölüm dizi gibi, böyle her bölüm sonu cliffhanger ile havada kalırken, yeni bölümün başı da previously on Alan Wake diye başlıyor. Diğer yandan da hikaye, roman modunda. Alan kılçığı durup dururken yaşadığımız anı sanki bi kitaptan okuyor.



Oyunda karanlık ve ışık önemli. Saldıran Taken'ların bir karanlık zırhı var. Karanlığın içinde bunlara kurşun murşun işlemiyor. Önce o zırhı kaldırmalısınız. Bunun için ya el feneri odaklayıp şapşal edeceksiniz öyle basacanız mermiyi, ya meşaleleri yakıp üçlü çektireceksiniz, Ya da bir ışığın altına kaçıp sığınacaksınız. Karanlıkta koşturunca alırlar gırtlağınızı. O yüzden el feneri hem kurtarıcı hem dert. Pili bitiyor. Bir de sol analog yürüme, sağdaki fener, o biraz zorluyo. Ha klavyeyle oynicam derseniz sıkıntı büyük. O zaman bu fener zıkkımına Alan rot ayarı kaçmış gibi sağa çekiyo.

Grafiklere bakarken oyunun aslında 2010 oyunu olduğunu unutmayın. Zamanına göre gayet iyi grafikler, günümüz standartlarında da gayet iş görüyor. Arada ağaç dallarının içinden geçerken falan ufak hatalar var ama büyük dert değil. Sisi pusu başarılı yani.

Yalnız benden mi kaynaklanıyor artık şüphelenmeye başlıyorum, bu oyundan da sıkıldım. Yine neden lan diyceksiniz.. Hep aynı be ağalar. Aynı düşman, aynı şey mermi bitmece, sonra kaçmaca..

1 Mart 2012 Perşembe

GAME OF THRONES MMO

Strateji oyunu patladı. Şimdi RPG si çıkıyo. O da patlarsa MMO ya bakıcaz. Galactica MMO sunu yapan Bigpoint hazırlıyomuş. Sonbaharda betası düşebilir. İlgilenenlere duyurulur.