MAİL: Oyuncueposta@gmail.com - FACEBOOK: 724 Oyuncu - TWİTTER: Yokuz anam. Harikalar Tic. teması. Blogger tarafından desteklenmektedir.

22 Mart 2012 Perşembe

FİFA STREET İNCELEME



Seni tekrar çocukluğumun şanlı şerefli anılarına götürüyorum ey okuyucu, DAVİD DOUİLLET JUDO  incelememde ilkokuldaki karate kungfu günlerimi anlatmıştım. Şimdi zamanı biraz ileri alıyoruz ve ortaokula gidiyoruz. Futbol günlerine..

ENDÜSTRİYEL FUTBOLUN DOĞUŞU

Çok iyi hatırlıyorum, kendi halimizde tenefüslerde topumuzu teperken, okulda spor salonunda 5erli takımlardan turnuva yapılacak haberi gelince, her şey bir anda değişmişti. Romantik futbolun yerini Endüstriyel futbol almıştı sanki.
Ben o yıllarda neden bilmem hep kaleye geçiyordum. Bu hiç top oynayamayanın kaleye konması gibi değildi, çünkü ayağım da düzgündü aslında. Çok çalım atamazdım ama gücümle hızımla falan takıma gayet faydalı olur, iş yapardım. Neyse işte futbol hayatımın ilk dönemlerinde kaleciydim. Bu okulda turnuva haberi gelince, 30 kişilik sınıftan bir 5 kişi+3 yedek çıkarılması gerekti. Geçmiş zaman tam nasıl oldu hatırlamıyorum ama 2-3 kişi bi kahpelik yapmışlar, ders arasında kimseye hissettirmeden gidip beden hocasına bi liste vermişler, bizim takım budur hesabı. Ben kafamdan diyorum ki kalede kesin ben varım, çünkü top tutabilen tek adam benim. Diğer çocukların hepsi felaket, böyle ellerinin arasından gol yiyolar, bacak arası yiyolar falan. Rezil olursun yani. Neyse listeyi bi gördüm Ana, yedek kaleci yazmışlar lan beni. Bide duydum ki karılar falan dedikodu yapıyo sınıfta, ay kim oynuyo bizim takımda falan fistan.Tabi cinnet geldi bana, gittim kendini kaptan yazdırmış lavuğa, adı da Piç Murat, sınıfta saçına jöle süren tek model. Kafa mı açıyon lan benle Piç dedim, kim kaybetti kaptanlığı da sen buldun lan koduğum dedim falan arıza çıkardım. Tamam dedi bu bıdıbıdı yapma, öğlen kur, karşıma çıkar takımını.
Tamam lan dedim senden mi korkucam. Sınıfa şöyle bi baktim, çok iyi oynıyan iki üç kişi var biri bu Piç Murat, öbürlerini de kendi yakımına yazmış zaten. Geri kalanlardan kafamda bi takım yaptım. 2-2-1 düzeninde çıkardım sahaya. Kendim de geçtim kaleye. Yalnız takıma bakıyorum, çok sıkıntı var. Düzgün oynamayı bilen 2 kişiyiz. Bi ben bi Ayı Gökhan. Kalanlar hep torba. Şansımız sıfır. Olsun dedim, verdim çocuklara gazı. Dedim sizin de hakkınız lan bu turnuvada oynamak. Kimse bu sınıfın sahibi değil, çıkın oynayın aslanlar gibi. Maça başladık. Fena halde eziliyoruz, bunlar dalga dalga geliyo, akın akın üstüme geliyo ipneler. Bide diğer sınıflardan tipler kenarlardan izliyolar, Ergun Gürsoy havasında not tutuyolar. Bizim rakip de "Hazırlık maçı yapıyoruz canım" falan diyo bunlara. Sanki Almanya kampına gelmişler de, köy takımıyla sezon açıyolar havasında ipneler. Yalnız tek birşey yanımızda o da şans. Zaten benim baltaların gol atması imkansız, topu falan ıskalıyolar. 2 pas yapmaları imkansız. Anca Ayı Gökhan orta sahada top bulabilirse aşırtma atmaya çalışıyo ordan, onlar da kaleyi tutmuyo falan. Ama karşıdaki çakma Ronaldolar da gol atamıyo bi türlü. Abanıyo şerefsizler, direğe çarpıyo, abanıyo köpekler, ağzıma çarpıyo, ama o top içeri girmiyo. Abartmıyorum rahat 80 -100 şut geldi üstüme. Hiç unutmam, öğlen tenefüsü 50 dakka, 50 dakka gol atamadı bunlar. Vurdular, top içeri girdi. O saniye zil çaldı. Bunlar bağıra bağıra koşturdular sınıfa. Göt gibi kaldım. 1-0.

FANATİZMİN FUTBOLA GİRİŞİ

Neyse hızlı geçiyorum. Bunlar o sene gitti turnuvaya. İlk maçta 3-0 yenilip elendiler. Ama bir pozisyon var ki.. Bizim sikik kaptan, Piç Murat karıya kıza şekil yapıcam diye, karşısında boş kale varken rövaşata çekip golu kaçırınca, maçtan sonra farz oldu bizim oynamayan takım buna bi saldırdık. İki takım bi kavga. 10 kişiye 3er gün okuldan uzaklaştırma. Seneye yenicez lan sizi dedik, biz oynicaz o turnuvada.
Ağır rekabet başladı sevgili okuyucu. Her gün maç yapıyoruz, her gün yeniliyoruz. 30 maç yapıp gol atamaz mı bi takım ya. Ben de kaleden çıktım forvet oynuyorum artık dedim. Yenile yenile biraz oynamayı öğrendik, gol falan atmaya başladık. Yalnız maçlar derbi havasında, bunlar yıldızlar topluluğu Real Madrid, biz gururlu mücadelesini yapan Athletic Bilbao. Nefret rüzgarları esiyo, arada sağlam kavgalar oluyo. Dirsek falan atıyoruz birbirimizin ağzına. İnanmıycaksınız, son maçta, yani turnuvaya gidenin belirleniceği maçta ayağı kırılan adam oldu o sezon. Halı sahaya gitmiştik, çocuğu hastaneye götürdük iptal oldu o maç bidaha oynandı falan. Ama o sene de yalan oldu tabi, biz gene gidemedik turnuvaya.

EZELİ RAKİBE TRANSFER OLAN FUTBOLCU PSİKOLOJİSİ

Yeni bir sezon, yeni umutlar. Baya baya öğrenmişti bizim takım oynamayı. Bir arada oynamaktan taş gibi takım olmuşuz farkında olmadan. Takımın kaptanı Ayı, yıldızı ben. Ayı Gökhan ortalıyo ben yazıyorum. Hatta nası forma girdiysem her maç golüm var. Kendimize bi güven geldi. Resmen yıldızlar topluluğuyla kafa kafaya oynar olduk. Yine çoğu maç onlar  kazanıyo ama, başabaş oynamak, arada bir kazanmak falan, bizim San Marino için inanılmaz işler. Ama işler karışacaktı.

Bir gün, karşı takımın kaptanı Tombik Oğuz var babası hakem. Ayıyla beni dışarı çağırdı, lahmacun falan ısmarladı, yedirdi içirdi. Transfer teklifi yaptı bize. Bu sene turnuvada kaleci lazım. Sen geçersin kaleye dedi. Gökhan da yedek ortasaha olur ikinci yarı oynar dedi. Biz birbirimize baktık, küfür gibi laf. Şerefli mücadelemizi satarmıyız lan der gibi anlaştık bakışlarımızla. Siktiri çektik buna. Sezon bu kez başabaş devam etti. Yalnız bu ayıda bi değişimler vardı. Sevgilisi bunu bırakıp Piç Muratın manitası olmuştu, bu da bunalıma girdi. Takıma bi bağırmalar bi sinirler geldi buna. Kolej havası bozuldu, takım içi kavgalar oluyo falan. Hatta beni bazen yedek bırakıyo. Karşı takım götüyle gülüyo tabi. Bende de yıllardır turnuvada milli olamamak psikolojiyi biraz bozmuş, bi gün yine kavga ederken skerüm takımını da seni de dedim, ve ezeli rakibe imzayı attım. Bu kez de sınıfın yarısı bana düşman, takımını nası satarsın diye. Figo Barcadan Reale geçince domuz kellesi fırlattılar ya, bi onu yapmadıkları kaldı bana. Lan götoşlar o takımı ben kurmuşum zaten. Neyse, profesyoneliz dedim, giydim eldivenleri, geçtim kaleye, turnuvaya kadar form tutma peşindeyim. İyi de form tuttum. Ama içim bi buruk. Takımla konuşmuyorum zaten, toptan zevk de almıyorum abi, ola ola Piç Muratla takım arkadaşı olmuşum.

KALEDEKİ YALNIZLIK
O sezonun finali geldi. Unutulmayacak bir maç daha. Maçtan önce Ayı Gökhan beni aradı. Bak dedi, sen bize en büyük kalleşliği ettin ama yinede yıllarca bizim ikinci kaptanımızdın.Zaten sen gidince takım dağıldı gibi bişey oldu. Finalde yap yapacağını. Ye gollerini. Biz kazanalım. Çocuklarla konuşurum, turnuvaya gidersek zaten adam eksik olucak, karşıdan adam almak zorunda kalıcaz, seni geri kabul ederler takıma. Yap şu şikeyi, şu son senemizde beraber gidelim turnuvaya.

Final maçı, 1-0 öndeyiz. Penaltı oldu. Ayı Gökhan topun başında, kalede ben varım. Birbirimize baktık. Çekti şutunu, yavaşça köşeye gidiyo. Yapamadım, bilerek yiyemedim. Kurtardım. Maçı kazandık. Musluktan su içiyoz. İçim bi sıkıntılı. Kendimi rahatlatıyim diye geyik yapıyorum. Oğuza dedim ki "Bu sene turnuvayı kazanırmıyız sence?" Bu cevap verdi: "Kazanırız da sen oynamıycan." "Neden birader dedim" "Piç Murat seni takımda istemiyo." "Peki" dedim. Gittim Ayı Gökhanın yanına. "Yuvaya dönmek istiyorum bana yer var mı kaptanım?" dedim. Ayı bi düşündü, "Sen bizim evladımızsın, her zaman." dedi. 



OYUN HAKKINDA KISA KISA

Kısa bi not: Oyunda Türkiye ligi ve takımları mevcut değil, ligin itibarını iki paralık edenler sağolsun.

Oynanış:

Oyunda çalım atmak, hareket yapmak Fifa 12 ye göre çok çok daha kolay. Ben biraz daha başarılı ve maçları daha akıcı buldum. Ayrıca maçlarda tamamen sokak mantığı var. Örnek: Kaçınız mahallede asfalt yolda rakibin ayağına kaydı? Göt isterim gööt.

Mekanlar:

Statların yerini sokaklar almış. Çok da iyi olmuş. Normal Fifada statlar bana fena halde tekdüze ve birbirinin aynı geliyordu. Sokakta hayat varmış resmen.

Oyun Modları:



Modlar genelde eğlencelik mantığıyla kurgulanmış. Çocukluğumuzun mantığı, çalım atıyosan kralsın. Saf katıksız futbol.

Panna Modu: Miynatür kaleler. Bacak arası atıp adam geçersen 3 puan, aşırtıp geçersen 2, çalımlarsan 1 puan, golun kendisi de 1 puan. Bu puanlar kenarda birikiyor, golu atınca skor olarak yazılıyor. Arada kaptırıp gol yersen de puanları yazdıramadan kaybediyorsun.

Last Man Standing: Gol atınca karşı takımdan bir oyuncu eksiltiyorsun.

5-A Side Modu: 5 e 5 maç yapıyoruz. Sokak kuralları. Faul yapmak serbest. Kaleler bel yüksekliğinde.

Futsal Modu: Bizim okuldaki turnuva. Kapalı salonda 5erden, faul yapmak yasak.

World Tour: Dünyayı geziyoruz. Puan topluyoruz ve puanımızın yettiği etkinliklere katılıyoruz. Ayrıca tecrübe puanı birikiyor ve bunlarla oyunculara yetenek dağıtıyoruz

Kıyafetler:

Oyunun beni mest eden yeri burası oldu. Çek alta eşofmanı, üste kapşonluyu gel. Giy formayı, alta kot, alta kösele, gel.

Son söz: Birbirine benzeyen oyunlar içinden sıyrılan bir oyun Fifa Street 12. Biraz atari oynar gibi, relax oynanmalı. Çok birşey beklemezseniz oyunu seversiniz. Türkiye harici zibilyon tane lig ve takım mevcut. Ama mesela sizce de bu oyuncuların çocuk hallerini falan oynatsak mükemmel olmaz mıydı?

Hiç yorum yok: